Bana göre hayat bir dizi rastlantı ve bizim o rastlantılarla birlikte nasıl varolduğumuz ya da olmadığımız. Önce günaydın sonra biraz haz biraz acı biraz aşk biraz hayal kırıklığı biraz başkaldırı ve ardından iyi geceler.
Sevilebilmek için kendimizi ortadan sildiğimizde, kendimizi ve başkalarını sevebilmemizin yolu da daralıyor, sevilmek için uğraşırken sevmekten uzaklaşıyoruz.
Ama günlük hayatımızda hepimiz kendimizi sözcüklere hapsetmeye şartlanmışız, her şeyin adını koymaya çalışarak, birbirimizin ruhunu ve beden dilini algılamayı engelleyen, anlam taşımayan “gürültüler” çıkarıp içinde kaybolarak.
O ne itaat, o ne yalakalık, o ne dalkavukluk, ne gurursuzluk ve ne sefil bir aşağılanmaydı öyle! Beden ve ruh bu kadar eğilince cennete varmaya bir şey kalmıyordu