Sekiz yaşında yazmaya başladım
eğri büğrü bir yazıyla
harflerin canını yaka yaka
zulamdı komodinin alt çekmecesi
on sekiz olunca babama verecektim yazdıklarımı.
Yanlış olurdu Noel Baba'ya yazmak
korkunçtu yalan söyleyip sonra ona inanmak.
-Oportünistleri, çıkarı için her türlü yalakalığı yapanları, kişiliği olmayanları,
-Dedikoducuları, ikiyüzlüleri, iftiracıları,
-Herkese ve kendine yalan söyleyenleri,
-Özgür olduğunu söyleyip birinin kölesi olanları,
-İhanet edenleri, ihaneti alışkanlık haline getirenleri,
-Bütün tutarsızlıklarıyla ortada dolaşan kişileri rol model seçenleri,
-Haklı, dostça uyarıları yok sayıp herkesten akıllı olduğunu söyleyenleri,
-Hayatımda bir kez gerçekleşecek Onur Konuğu olduğum "25. İzmir Tüyap Kitap Fuarı, Şiirde 50. Yıl" gibi etkinliklerde, önerilen görevleri kabul etmeyip beni yalnız bırakıp satanları,
-Ama on beşinci sınıf şairleri (!) övmek için etkinlikten etkinliğe koşup kendini parçalayanları, şiir sanatına saygısı olmayanları,
-"Tencere yuvarlandı kapağını buldu." desem de midemi bulandıranları,
-Yayımlanan kitaplarımı görmemezlikten gelenleri, yapmaya çalıştığım iyi işlere ilgisiz kalanları,
-Varlığımdan rahatsız olanları, saldırmak için fırsat kollayanları,
-Kendilerine konan yasağa uyup benimle görüşmeyenleri,
-Verdiğim emekleri inkâr edip faşist insanların yanında yer alanları, onlara tapınanları, onurumu kıranları,
-Nankörleri, vefasızları, Makyavelistleri
-Yaptıkları yanlışlar yüzlerine vurulunca "Bana hiç kimse karışamaz." diyenleri
-İdeolojik, estetik, etik, poetik bir duruşu (tavrı) olmayanları
Yok sayıyor ve hayatımdan çıkarıyorum.
"Çehov'un tüfeği"
23 Temmuz 2023, Pazar, saat 05.07
Gerekli olmayan hiçbir şey, bir oyunda (olay, olgu, durum, nesne, mekân, zaman, özne...) kullanılmamalı. Antonio Çehov birkaç mektubunda söz eder bundan. Eğer oyunda duvarda asılı bir tüfekten söz ediliyorsa, o tüfek bir yerde patlamalı. Yoksa boşlukta bir betimleme öğesi olarak kalır. Bu bakış açısı "Çehov'un tüfeği" (Çehov'un silahı) olarak kavramlaştırıldı. Sadece oyunda değil, bütün sanatlarda bu ilkeye uyulmalı. Hikâyede de uyulmalı. Özellikle şiirde de...
Eğer şiirinizde hayatın dağınıklığını anlatıyorsanız, yaşananda dağınık gibi görünen öğelerin diyalektik ilişkisini kurup her olayın, olgunun, durumun bir diğerini nasıl etkilediğini, nasıl açıkladığını ortaya koymalısınız. Uzlaşmaz çelişkilerin çatışması ve nedeni ancak böyle anlatılabilir. Bu da şiirde kullanılan her öğenin; duygunun, düşüncenin, dilin, biçimin, yapının... en küçük ayrıntısına kadar hesaplanmasını gerektirir.
Alın bir şiiri. Edip Cansever'den, Turgut Uyar'dan... olabilir. Gereksiz öğeleri atın. Çok daha sağlam bir şiir çıkacaktır ortaya. Ama önce kendi yazdıklarınızdan başlayın. Her sözcüğe, bağdaştırmaya, dizeye, birime şiirde ne işi olduğunu sorun. Hangi şiir anlayışını benimsemiş olursanınız olun. Yapın bunu. Postmodern şiirler yazanlar dahil.