Mecazlarla ve imalı anlatımlarla dolu bu alıntıyı ince bir fikir mülahazasıyla anlamaya çalışın. Bakalım kim ne anlayacak :-) Kendiliğinden Gösteriler'in en
büyük tutkunu koyunlardı; içlerinden biri vakit kaybettiklerinden ve soğukta
dikilip durmaktan başka bir şey yapmadıklarından yakınmaya kalksa (bazı
hayvanlar, gerçekten de, domuzlar ve köpekler ortalıkta görünmediği
zamanlar yakınıyorlardı), koyunlar o saat bir ağızdan, "Dört ayak iyi, iki ayak
kötü!" diye avazları çıktığı kadar meleyerek onu susturuyorlardı. Ama
hayvanlar bu törenlerden genellikle hoşnuttular. Ne de olsa, kendi kendilerinin
efendisi olduklarının ve yalnızca kendi yararları için çalıştıklarının
anımsatılması, yüreklerini ferahlatıyordu. Böylece şarkılarla, tören alaylarıyla,
Squealer'ın sıraladığı rakamlarla, tüfeğin gümbürtüsüyle, horozun ötüşleriyle
ve bayrağın dalgalanışıyla, ara sıra da olsa, açlıklarını unutabiliyorlardı.
Nisan ayında Hayvan Çiftliği'nde Cumhuriyet ilan edildi. Bir başkan seçmek
gerekiyordu. Tek aday olan Napoléon oybirliğiyle başkan seçildi.
Desem ki vakitlerden bir Nisan akşamıdır,
Rüzgârların en ferahlatıcısı senden esiyor,
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini,
Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını,
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm,
Sende tattım yemişlerin cümlesini.
Desem ki sen benim için,
Hava kadar
Atlantik'in dibinde bir kitap var. Anlatacağım, işte onun öyküsü.
Belki nasıl sonuçlandığını biliyorsunuz: o tarihte gazeteler yazdı, bazı yapıtlarda da belirtildi: 14 Nisan 1912'yi 15 Nisan 1912'ye bağlayan gece, Titanic gemisi, Newfoundland açıklarında battığında, en ünlü kurbanlarından biri de, İranlı bilge ozan, gökbilimci Ömer Hayyam'ın
Horozla İnci
Horoz çelebi bir gün,
Bir inci çıkarmış çöplükten.
Hemen kuyumcuya gitmiş:
- İyi bir şeye benziyor, demiş;
Gel al şunu da,
Bir mısır tanesi ver bana.
Cahilin birine babası,
Bir kitap bırakmış ölürken,
Eski bir el yazması.
Hemen gitmiş kitapçıya:
- Bak, demiş,Kapağı meşinden.
Gel al şunu da,
Bir liracık olsun ver bana.
VASİYET
Yoldaşlar, nasip olmazsa görmek o günü,
ölürsem kurtuluştan önce yani,
alıp götürün
Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni.
Hasan beyin vurdurduğu