Nilay Turan

Borç
Her çocuk kendini anasına, babasına ebediyen borçlu sanır, ama bu doğru değildir. Eğer ortada bir borç varsa, anayla baba borçludur çocuğa. Onu bu acılar, savaşlar, nefretler dünyasına getirdikleri için. Hem de bir anlık zevk uğruna.
Sayfa 170Kitabı okudu
Reklam
Günah
İtiraf ruha iyi gelir, Montjean. Ruhu boşaltır, yeni günahlar için yer hazırlar.
Gelecek
Ben geleceği hep, yığınlar halinde “bugün” olmayı bekleyen yarınlardan oluşmuş diye görürüm.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
O yaz tatile gitmek, sabahları bir otel odasında, önümde ondan hiçbir telefon beklemeden geçireceğim bir gün olduğunu görerek uyanmak istemiyordum. Ne var ki gitmemek, ona olan tutkumu, “Sana deli oluyorum” demekten daha açık bir şekilde itiraf etmekti.
Ayrılamama
Artık bir çağrının insafına kalmamak, daha fazla acı çekmemek için ilişkimi kesme arzusu içindeydim ama yapar yapmaz bunun ne anlama geleceğini düşünüyordum: Hiçbir şey beklemeden geçireceğim bir dizi gün. Ne pahasına olursa olsun - ister bir ister birçok kadın bulsun (bu, onu terk etmek isteyişime bağlı acıdan çok daha büyük bir acıydı) devam etmeyi yeğliyordum. 
Reklam
Bekleyiş
Benim için tek bir gelecek vardı, o da yeni randevu saptamak üzere hep bir sonraki telefonun çalmasıydı. İş yükümlülüklerimin dışında -ki o bunların saatlerini biliyordu- ben yokken telefon eder de kaçırırım korkusuyla, evden mümkün olduğunca az çıkıyordum. Elektrik süpürgesini ya da saç kurutma makinesini, telefonun sesini duymama engelleyebilir diye çalıştırmaktan kaçınıyordum.
Özlemin ilksel biçimi, ölümdür — özlenenin ölümü… Özlem ölümün aynasıdır — özlemde ölüm yansır…
Sayfa 125Kitabı okudu
Özlem, kendi yokoluşunu ister — özlem, yokolmadıkça, vardır. Özlemin varlığı, yokoluşu içindir; ama, yokolmadığı için, varolur.
Her ölüm dünyada bir çatlak açar — bir boşluk bırakıp öyle gider her kişi: öteki kişiler de, şimdi, o çatlağı kapatmakla, o boşluğu doldurmakla görevlendirilmiş hissederler kendilerini.. Oysa, zamanla, çevre dokunun da çatlaması ve boşalmasıyla, o çatlak belirsiz — öteki çatlaklardan ayırdedilemez — hale gelecek; o boşluk da, zaten, yokolacaktır. Ama, kişiler bunu düşünmezler: uğraşıp dururlar o çatlakla, o boşlukla — ama faydasızdır bu çaba: çatlak kapanmaz, boşluk dolmaz; uğraşıp durur kişiler, kendileri de birer çatlak, birer boşluk olana dek — o zaman da görevi yeni kişiler devralmış bulacaklardır kendilerini… Oysa, önemli olan, çatlağı açıkça görebilmek, boşluğu olduğu gibi yüklenebilmekti. Çünkü, ölüm, onmaz; yaşam, onarılamazdır.
10.Gün 8.Hikaye
Şimdilik size kutsal dostluk yasaları gereği kişinin arkadaşı için neler yapması gerektiğini açıklamak gibi bir niyetim yok; yalnızca dostluk bağının kan bağından daha sağlam olduğunu anımsatmakla yetineceğim. Çünkü sahip olduğumuz dostlarımızı seçen bizken, akrabalarımızı tayin eden talihtir.
Sayfa 752Kitabı okudu
Reklam
Geçmişlerini arayan, artık gerçekte var olmayan geçmişe boğuk sorular yönelten bu gölgeler onların kendisi değil miydi? Gölgeler, canlanmak isteyen ama bunu artık başaramayan gölgeler… Ne kadın eski kadındı ne de adam eski adam... Ama tıpkı ayaklarının dibindeki bu kara hayaletler gibi kendilerini bulmak için boş yere didiniyor, cansız ve güçsüz çabalarla kendilerinden kaçıp, kendilerini yakalamaya çalışıyorlardı.
Sayfa 52 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Kadına, ilk karşılaştıkları andan itibaren aşık olmuştu; coşku dolu bu duygu, düşlerine kadar dalga dalga yayılsa da karar verdiren sarsıcı bir etki eksikti henüz; yani kendine hayranlık, saygı ve bağlılık gibi adlar koyduğu, bahaneler uydurarak üzerini örttüğü duygunun bütünüyle aşk, prangasız ama mutlak, tutkulu bir aşk olduğunu açıkça
Sayfa 11 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Zaten yaşlanmak da insanın geçmişinden artık korkmamasından başka bir şey değildir.
Sayfa 113Kitabı okudu
Bir şey lezzetliyse, yememek zorlaşır dahası birazcık yersen daha fazlasını istersin. Doyasıya yersen de sonradan yiyeceklerin tatsızlaşır.
Aşk mutluluktur ancak bu mutlu aşk ağırlaştıkça ve taşınması zorlaştıkça insan aşksız geçen zamanlarını daha bir sever hale gelmez mi?
Xambun'un Dönüşü
İncelediği kabilelerde yalnız kalan hiç kimseyi görmemişti. Çocuklar daha küçük yaştan bu konuda uyarılırdı. Yalnız başına kaldığında ruhun, ruhlar tarafından çalınır ya da bedenin, düşmanlar tarafından kaçırılırdı. Yalnız kaldığında düşüncelerine kötülük sirayet ederdi. Kültürlerinde bu hususla ilgili atasözleri vardı. Keçeli sıçan bile yalnız yürümez, en sık tekrarlanan Tam atasözüydü.
Sayfa 193 - Nell StoneKitabı okudu
Reklam
Bu hayatta yirmi yıl yaşadıktan sonra dünyanın yaşamaya değer bir yer olduğunu anladım. Yirmi beş yıl yaşadıktan sonra aydınlıkla karanlığın bozuk para gibi iki taraflı olduğunu, ışığın vurduğu yerde mutlaka gölgenin de olacağını anladım. Otuzuncu yılımı yaşadığım şu anda ise şöyle düşünüyorum: Mutluluk arttıkça hüzün de iyiden iyiye artar. Keyif hissettikçe çekilen acı büyür. Bunları ayırmaya çalışırsan hayatın akışı bozulur. Bir araya getirmeye uğraşırsan başarısız olursun.
Dünyamızı oluşturan şey Tanrı da şeytan da değildir aslında. Sadece evinin hemen yanında veya karşısında yaşam süren komşularındır. İnsanlar aleminde yaşamak zor diyerek kaçıp gidebileceğin bir düşler ülkesi yoktur. Öyle bir yer varsa da burası olsa olsa insanların olmadığı bir yer olur. İnsanların olmadığı bir yerde yaşamak da toplumla yaşamaktan zor olsa gerek. Yaşayabileceğin en iyi yer burasıysa ve burada sunulanlarla yaşamak zorsa, zorluklara olabildiğince hoşgörü göstermen ve sürdürdüğümüz kısacık yaşamı güzelleştirmen gerekir.
Sadece aklın istikametinde hareket edersen insanlardan uzaklaşırsın. Duygularınla hareket edersen sürüklenirsin. Ruhunu açarsan ve dilediğin gibi yaşamazsan sıkışırsın. Nasıl bakarsan bak, insanlarla yaşamak zordur. Bu zorluk arttıkça dünyadan uzaklaşmak ve sakin bir yerlere gitmek istersin. Nereye gidersen git bu zorluğun seninle geleceğini anladığın zamansa şiir doğar, resim can bulur.
Merak Başa Bela
Eskiden, yani çok eskiden babam beni okula götürürken elimi tutardı, o da yetmez, avucunun içine sıkıştırdığı elimi cebine sokardı. Elim hiç üşümezdi. İlk defa o gün elimi tutmadı. Yeni çocuğu doğacak, onun eli daha minik olacaktı, hemen cebine sığardı. Artık benim elim sığmıyordu cebine belli ki ya da elini bırakmam diye korkuyordu.
Yara Bandı
İnsanın ağzından çıkan sözler ya ateş olur ya da kelebek. Birisi öldürürcesine yakar, diğeri de kelebek olup yüreğinize konar. İkisini de unutamazsınız! Bir de kelebek başlı vida var ki onun oyuğunu asla dolduramazsınız. Gider gelir, cılk yaraya gark eder sizi!
Rende
Baba demek, gökyüzünün devasa derinliğinde sana uçmayı öğreten kişi demek, sen kanat çırptıkça, yorulup nefesin kesildikçe, kendi kanatlarını üstüne gererek senin yerine de kanat çırpan kişi.
Reklam
Hayatta başımıza korkunç şeyler geliyor ve onları yaşarken bize hiçbir anlam ifade etmiyorlar, sonunu bilmeden bata çıka ilerliyoruz. Tutunacak bir dal yok gibi geliyor insana. Böyle zamanlarda anneler varlıklarıyla çocuklarını yatıştırıyorlar. Kimse sizin için anneniz kadar çok endişelenmez ve o çekip gittiğinde dünya gözünüze güvensiz görünür, idaresi güçtür. Artık ona danışamazsınız, hayatınız sonsuza kadar değişmiştir. Doğduğunuz günden beri sizi tanıyan, neden ağladığınızı bilen, yeterince gıda aldığınızı bilen, canınız acıdığında söylenecek en doğru sözleri bilen ve iyi kalpli olmanız için sizi cesaretlendiren kişi yoktur artık. O katman gittiğinde çocukluğunuzdan geri kalanlar da onunla birlikte gider. Anılar çok farklıdır ve hiçbiri sizi onun dokunuşu kadar avutamaz. 
Sayfa 333 - EpsilonKitabı okudu
Her şeyden bir tane
Odada etrafıma bakındım ve her şeyden bir tane olduğunu gördüm. Bir lamba, bir yazı masası, bir iskemle. Bir çift düzgün ayakkabı. Bir güzel saç tokası. Bir çocuk. Her şeyden bir tane, hayatını sükunet içinde yaşamak istermişcesine her şeyden sadece bir tane. Kendi felsefesi ile yaşadı: Mütevazi ol, belki kalmamıza izin verir. Hak ettiği bu kadarmış gibi! Benim annem çok daha fazlasını hak etmişti! Her şeyin en iyisini! Hiçbir altın, yakut yada elmas annem için yeterli olmaz! O yüce karakterli bir kadındı. En büyük üzüntüm hiç hak etmediği bir yaşam sürmüş olması.
Sayfa 105 - EpsilonKitabı okudu