Et le jus du raisin de Marache, Qui vous coule des doigts ? Les pommes de Gumushhané... Le soudjouk aux noix, de Tokat ? Le Boulamatch d'Antep ? Non, on ne s'attelera pas au char du padischah ! - Nous devons etre humains, car nous avons souffert! Nous ne connaissions rien du monde avant, I'l nous faut embrasser la civilisation! Nous en sentir fiers! Comme quatre invocations qui n'ontaient vers le ciel, Ils etaient quatre ! Des vrais, turcs Avec leurs yeux ecartes, tres ! Sourcils et cils, drus, Staturc courtaude... simplicite absolue ces quatre ' Bakirdji Hasan, Demirhanoghlou Sadik, Suleyman des Pacho, Et Hadji Yeuruk.
Reklam
selv om det fantes en nokså tydelig sosialrealistisk nøkkel til min oppførsel, var den ikke så synlig som helges arv- og miljøkode; min lå ennå gjemt sammen med pappas spritflasker i skapene, på loftet under vedkubbene i garasjen, sammen med den allmenne dysfunksjonaliteten hjemme hos oss, det er alt -- enn så lenge -- foregikk innenfor de fire veggene i vårt norske hus.
Sayfa 135 - Forlaget Oktober, 5. opplagKitabı okudu
quand un homme et une femme ont I'un pour l'autre une passion violente, il me semble toujours que quelque soient les obstacles qui les separent, un mari, des parents, etc.; les deux amants sont l'un a l'auntre, de par la nature, qu'ils s'apartiennent de droit divin, malgre les lois et les conventions humaines. bir kadınla bir erkek, birbirlerine karşı şiddetli bir tutku duyuyorlarsa, onları ayıran şey, ister bir koca, ister ana-babaları ya da başka bir şey olsun, onlar yine de doğa gereği birbirlerinindirler ve insanların yasaları ile saymacalarına rağmen, tanrısal yasa gereğince birbirlerine aittirler.
“It’s Oren’s job to make sure I stay safe.” I didn’t point out that under other circumstances, Grayson would have considered that his job, too. Est unus ex nobis. Nos defendat eius.
Reklam
VII
Ils ne savent toucher le cœur qu’en le froissant.
- Nəfisə , elm insanı imana dəvət edir . İnsanın biliyi artdıqca , yaradana imanı da çoxalır. Nəfisə soruşdu : - Necə ? Aminə dedi : - İnsan bir şeyi tanımasa , onun dəyərini də bilməz . Məsələn , sən bu elektrik sobasına baxdıqda , dəqiq başa düşə bilməzsən ki , onu düzəldən şəxs bu işi nə qədər diqqət və incəliklə görmüşdür . Təsəvvür belə edə bilməzsən ki , bu işin nə qədər biliyə və çoxsaylı sınaqlara , təcrübələrə ehtiyacı olmuşdur . Sən bu işdən bir azca məlumatı olan insandan fərqlənirsən .
"... Ne yaparsa yapsınlar, bu bıkkınlık nefret seviyesine çıkamaz. Beni, egemenlikleri altına almak isterken benim hükmüm altına nasıl girdiklerini düşündükçe, onlara gerçekten acıyorum. Ben mutsuzsam, onlar da benim kadar mutsuz ve ne zaman kendi halimi incelesem, onların acınacak bir durumda olduklarını düşünürüm. Bu yargıda belki gurur da var ve kendimi onlardan nefret edemeyecek kadar üstün görüyorum. Tek yapabileceğim onları küçümsemek oluyor ama yine de nefret besleyecek kadar da kendimi alçaltmam; sonuçta kendimi herhangi birinden nefret edemeyecek kadar çok seviyorum. Nefret etmek, yaşamımı daraltmak, kısıtlamak olurdu, oysa ben tüm dünyaya yayılmak isterdim. ..." fr. "... Ils ont beau faire: cette répugnance ne peut jamais aller jusqu'à l'aversion. En pensant à la dépendance où ils se sont mis de moi pour me tenir dans la leur ils me font une pitié réelle. Si je ne suis malheureux ils le sont eux-mêmes, et chaque fois que je rentre en moi je les trouve toujours à plaindre. L'orgueil peut-être se mêle encore à ces jugements, je me sens trop au-dessus d'eux pour les haïr. Ils peuvent m'intéresser tout au plus jusqu'au mépris, mais jamais jusqu'à la haine : enfin je m'aime trop moi-même pour pouvoir haïr qui que ce soit. Ce serait resserrer, comprimer mon existence, et je voudrais plutôt l'étendre sur tout l'univers. ..."
Sayfa 77 - Altıncı gezi / Sixième PromenadeKitabı okudu
"... Yalnızlığımda onlarla birlikte yaşamakta bulamayacağımdan bin kat daha büyük mutluluk buluyorum, sosyalliğin bütün zevklerini yüreğimden kopardılar. Bu yaşta o zevki duymam için artık çok geç. Bundan sonra bana iyilik de etseler kötülük de , onlardan gelen her şeye kayıtsızım..." fr. "... et je suis cent fois plus heureux dans ma solitude que je ne pourrais l'être en vivant avec eux. Ils ont arraché de mon coeur toutes les douceurs de la société. Elles n'y pourraient plus germer derechef à mon âge ; il est trop tard. Qu'ils me fassent désormais du bien ou du mal, tout m'est indifférent de leur part..." Düzeltme: alıntıları her zaman yazıldığı şekilde alıntılarım, yanlış bile olsalar. "bulamayacağımdan" kelimesinde fazladan olumsuzluk kullanılmış.
Sayfa 8 - Première Promanade
Reklam
"...Gerçek dertler üzerime daha az yük bindirir, başıma gelen dertlere katlanırım ama korktuklarıma asla. Onlar sabırsız hayal gücümle çeşitli biçimlere girer; genişler, büyür, yükselir. Onları beklemek, onların varlığından daha korkunçtur. Tehdidi darbenin kendisinden daha beterdir. Fakat gerçekleştikleri anda hayali durumu yitirip asıl niteliklerini bulurlar. İşte o zaman bu dertleri sandığımdan daha hafif görür ve acılar ortasında ferahlarım..." fr. "...Les maux réels ont sur moi peu de prise; je prends aisément mon parti sur ceux que j'éprouve, mais non pas sur ceux que je crains. Mon imagination effarouchée les combine, les retourne, les étend et les augmente. Leur attente me tourmente cent fois plus que leur présence et la menace m'est plus terrible que le coup. Sitôt qu'ils arrivent, l'événement leur ôtant tout ce qu'ils avaient d'imaginaire les réduit à leur juste valeur..."
Sayfa 7
“Sizler haklıyı haksızdan ve hayırlıyı şerirden ayıramazsınız; Zira onlar, Güneş’in çehresi karşısında birlikte ayakta dururlar, tıpkı siyah ve beyaz ipliğin birlikte örülmesi gibi.” “Vous ne pouvez pas séparer le juste de l’injuste et le bon du méchant; Car ils se tiennent ensemble face au soleil, tout comme le fil noir et le fil blanc sont tissés ensemble.”
Sayfa 56 - Le livre de pocheKitabı okudu
Daha önce en çok meraklısı olduğumuz şeylerden, günün birinde artık gitgide daha az söz eder oluveririz, ille de konuşmak gerektiğinde de zorlanırız. Hep kendi sesimizi duymaktan gına gelmiştir... Kısa keseriz... Vazgeçeriz... Otuz yıldır konuşup duruyoruzdur zaten... Haklı çıkmayı bile umursamamaya başlarız. Zevkler arasında kendimize ayırdığımız
17 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.