Bir yolculuksa yaşamak, hep aynı yerde kalmaktan başka bir çabam olmadı. Ben kaçmıyorum ki sürgün yaşıyorum. Dünyada sürgün…
Varoluşunuzu sorgulamayı bırakmazsanız eğer ömrünüz sürgünde geçiyor. Öldürmeyen zamansız bir sürgünde. Ölmeyi dilemek işe yaramıyor. Sorgulamayı bırakmak ise sarıldığınız ateşli bir bedenden kendinizi ayırmaya çalışmak
"Bana yaşamasını öğretmediler. Daha doğrusu, bana her şeyin öğrenilerek yaşanacağını öğrettiler. Yaşanırken öğrenileceğini öğretmediler. Ben de kolayca razı oldum bana öğretilen bu yanlışlara. İnsan, kendi bulurmuş doğru yolu. Ben bulamazdım. Bana, başkalarına gösterdikleri basmakalıp yolları öğrettiler."
Selim Işık baş
Akşamleyin babası Zaur’u odasına çağırdı. Babası
yavaş, sakin, yeknesak bir tonla konuşuyordu.
Hem çok uzundu konuşması, hem de kendisi ve Zaur
bu konuşmadan dolayı üzgündüler. Zaur insana en
ağır yaraların ancak en yakın adamlarca vurulabileceğine
bir daha inandı. Tabi babasının konuşması annesinin
bağırıp çağırmasından çok farklıydı; sözler, ifadeler
de bambaşkaydı, ton da. Ama manâsı, içeriği aynıydı.
Zaur bir de şunu fark etti: Babası konuşurken
noktalama işaretlerine hiç dikkat etmiyordu. Onun
nutkunda ne nokta, ne vürgül, ne ünlem işareti vardı.
Babasının konuşması ardı arkası kesilmeyen, fasılasız,
uzun, monoton bir monoloktu. Ne sesini yükseltiyordu,
ne , heyecanlanıyordu, ne de dinlenmek için duruyordu.
Noktasız, vürgülsüz, çok sakin akan bir ırmağın
akışı gibi bitmeyen cümleler sarfediyordu.
Bence Orhan Pamuk un ilk siyasi romanı Sessiz Ev Kar romanı ikincisi.
Amatörce kurduğu labaratuvarda bilimle uğraşan ve soyadı kanunundan sonra Darvinoglu soyadını alan evin beyi, kaymakamlıktan istifa eden kendisini okumaya veren oğlu, boşanmış, alkolik ve tarihe merak salmış büyük torun Furkan, Amerika ve zengin olma hayali kuran özel ders