Her normal insan gibi ağlayabilir, telaşlanabilirdin, ruhun yukarılarda bir yerde bu kötü durumlara gülerek baktığını unutmaman yeterliydi.
Belki daha mühimi ise, dünyanın hiçbir yerinde normal insan muamelesi görme- yen bu kavim, İspanya'da uğradıkları zulümden, İkinci Bayezid devrinde kurtarılmıştır. Kanuni devrinde saraya giren Yahudiler, İkinci Selim'in saltanatında adamakıllı kök saldılar.
"İnsan hayatının normal amacı dört mevsimde de, yani hayatın dört çağında da fazla hoplayıp zıplamadan yaşamak ve son güne kadar hayat kadehinin hiçbir damlasını israf etmemektir: Ağır ağır yanan bir ateş, ne kadar şairane olursa olsun şiddetli bir yangından daha iyidir."
Hz. Musa'nın arayış yolculuğunda yaşadıklarının anlamı şudur: İnsan içgüdüsel ruhunu kaybetmiştir. Bu olgu, nevroz psikopatolojisinde çok iyi bilinen ve sürekli bilincin tek yönlülüğüyle ilgili olan çözülme semptomudur. Nevrotik süreçler, normal olayların abartılmasından başka bir şey olmadığı için, benzer durumlann normallik bünyesinde ortaya çıkması da mümkündür. Burada günlük konuşma dilinde "ruh kaybı", bilim dilinde "abaissement du niveau mental" denen olgu söz konusudur. Hz. Mûsâ ve hizmetçisi çok geçmeden olan bitenlerin gerçek yüzünü anlamışlardır.
Birçok normal ebeveyn sürekli ağlayan bir bebekle karşılaştıklarında geçici bir düş kırıklığı yaşamıştır ancak hissedebilecekleri her tür öfke, genellikle bebeğin sıkıntı yaşadığı endişesiyle ortadan kalkar. Kendi çocukluklarındaki yoksunluk nedeniyle, alışkanlığa bağlı faydasız hisseden ebeveynler, bebeğin ağlamasına kendi yetersizliklerinin bir başka kanıtı gözüyle bakabilir ve bunun sonucunda şiddetle karşılık verebilir. Bazı ebeveynler kendi çocukluklarında göremedikleri sevgiyi çocuklarından bekler, çocuk sürekli sevgi dolu ve duyarlı davranmayarak onların bu ihtiyacını karşılayamadığında gücenirler. Diğerleri anında itaat ister ve çocuk emirlerine uymadığında kendi haysiyetlerinin tehdit altında olduğunu hissederler. Küçük çocuklara yapılan saldırıların çoğunun faili sarhoş babalar ve üvey babalardır. Bazıları kendileri daha çocuk sayılabilecek ebeveynleri veya üvey ebeveynleri tarafından bu tür muamelelere maruz kalır.
Bana sorarsanız belki ölümsüzlük mümkün olmayacak ama ecelle ölmek de çok zor görünüyor. Hatta normal ve doğal ölüm, ileri derecede lüks bile sayılacak! Kanser ve diyabeti yenebilirsek insan ömrü uzayacaktır.
Sayfa 69
Dr. Robert Brittain'e göre sadist katil genellikle içgözlemseldir, içine kapanıktır ve ağırlıklı olarak yalnızdır. Genelde “annesinin kuzusudur” ama annesine ve diğer kadınlara karşı normal herhangi bir yolla ifade edemediği, şiddete yönelik yoğun duygular besleyebilir. Sonuçta çoğunlukla fantezi dünyasında yaşar. Pornografi, sadomazoşist film ve videolar, "dehşet odasının" balmumu görüntülerinden oluşan şovlara hayrandır. Gerçek cinsellik deneyimi genellikle çok sınırlıdır. Kibirlidir, dış görüntüsüne titizlenir, oldukça şekilci ve düzgündür, düzenli olmaya saplantılı bir ilgi duyar. Kolayca utanır ve sıkılır, saldırıları genellikle özsaygısının zedelenmesinin ardından gelir. İşlediği cinayetler ona geçici bir üstünlük veya intikam duygusunun tatmini hissini verir. Cinayetle birlikte gelen duygusal boşalma, zalimlikten zevk almaktan ziyade tanrısal her şeye kadirlik hissini yaşama meselesidir. Bazen polisten çok daha zeki olduğuna ve mahkum olmaktan kurtulacağına inanır. Bazı örneklerde bu fantezi kısmen gerçeklerle desteklenmiştir. Hem Sutcliffe hem de Nilsen yakalanmadan önce birkaç yıl "işledikleri cinayetlerden yakayı sıyırmıştır."
“Normal insan, dengesiz insandır. Çünkü insan, ateş üstünde duran su dolu bir kazanabenzer. Nasıl içindeki su kaynayınca kazanın kapağı atarsa, makinelerin buhar kazanlarına da artık buğu dışarı fışkırsın diye supap yapmışlardır. Buğunun artığı dışarı fışkırır delikten, kazandaki buğu da gerektiği kadar kalır, yani dengede durur. Yoksa kazan patlar. İnsan da böyle işte… Kızınca, duygulanınca, üzülünce, acılanınca, insan içinden bişey boşaltacak ki, patlamasın da dengesi yerine gelsin. Ee nasıl içini fışkırtacak? Nasıl kazanın supabı varsa, insanın da bir tahtası eksik olacak ki, burdan dışarıya su koyversin… Buyüzden işte, dengeli insan bir tahtası eksik insan demektir. O normal denilen tahtası eksik olamayanlar, günün birinde birden patlayıp bombok olur, bir daha da onarılmazlar.”
Gözümden bir iki damla yaş geliyor. Normal bir insan olarak normal bir hayata geri dönebildiğim için döktüğüm mutluluk gözyaşlarıdır belki bunlar.
"Anlatmaya çalıştığım şey, Shakespeare'in de bir insan olduğu. Yani gerçekten yaşadığı. Normal bir adamdı. Kanlı canlı bir adam. Yalnızca yazar değil, aynı zamanda bir iş adamı, organizatör ve yapımcıydı. Gerçek yağmurların altında gerçek sokaklarda yürüyüp bira içen, gerçek istiridyeler yiyen biriydi. Küpe takıp tütün içer, nefes alır, uyur, tuvalete giderdi. Elleriyle ayakları olan, ağzı kokan bir adamdı."
Sayfa 139 - Domingo yayınlarıKitabı okuyor
Kimi insanlar vardır, az çok kavgacı, geçimsiz bir mizaca sahiptir. Ba­zıları da teslim bayrağım çekmek ister hemen. Ne var ki, gerçekten pes diyen hiçbir insana rastlayamayız. Böyle bir şey olanaksızdır. Normal bir insan pes diye­mez.
Çocuk hayatının ilk yıllarında ebeveynlerinden sevgi görmezse, onların standartlarını benimsemeyecek ve normal bir vicdan geliştirmeyecektir. Dahası, çok az sevgi gösteren ebeveynler genellikle tutarsız, tahmin edilemezdir ve aile içinde güvenilir davranış standartları tesis edemeyebilirler. Saldırgan dürtüleri kısıtlama yoksunluğunun çocuklarda yaygın bir durum olmasının yanı sıra, sevgi görmeyen çocuk, bu dürtüleri şiddetli olarak yaşamaya meyillidir. Görünen o ki insanların, sosyal hayvan olarak, kabul görme ve onaylanma gibi temel bir ihtiyacı vardır. Eksikliğini yaşadıkları şeyin ne olduğunu bilmiyor gibi görünseler de, sevgi yoksunluğuna hınçla karşılık verirler. Davranışın içsel düzenleyicisi olarak vicdanı gelişmemiş çocuklar, saldırganlıklarını sadece, anında cezalandırılma gibi açık bir tehdit söz konusu olduğunda dizginleyebilir. Normal bir vicdan gelişimine sahip çocuklar anında cezalandırılma tehdidi olmasa da iyi davranma eğilimindedir.
bütün bu olgular, bir devletin zenginliğinde normal bir artış olurken tarıma çok büyük emek verildiğinde, tarım doğru bir biçimde, en azından belli koşullarda yapıldığında gerçekleşebilecekti; ülkenin zenginliği düzgün bir şekilde, özellikle diğer zenginlik dallarının tarımı geride bırakmayacağı bir şekilde artmalıydı; tarımın bilinen durumu göz önüne alınarak ulaşım yolları da ona uygun olmalıydı ve toprağı doğru kullanmadığımız koşullarda ekonomik değil, politik gerekçelerle ortaya çıkan demiryolları için henüz vakit erkendi ve tarıma beklenen yardımı yapmak yerine onu geri bırakıp, sanayinin ve kredinin gelişmesi sonucunu yaratarak tarımı durdurmuştu
Bir şey satma girişimlerinin hepsi (bir ürün ya da fikir farketmez) başarısızlıkla sonuçlansa da seks her zaman satacaktır. Bunun sebebi, artık insanlar seksi normal ve gerekli bir iş olarak bilinçli bir şekilde kabul etse de, bilinçaltları hala dinin yerleştirdiği tabuya bağlıdır. Yani yine inkar edilen şey daha çok istenir.
Sayfa 61 - 6:45 YayınlarıKitabı okudu
Mit-Arkhe
Mitler, "bizi varoluşumuzun içgüdüsel temellerine bağlayan" ve "psişik süreçlerin ve gelişimin tanımları" olan metaforlardır. Mitsel fikirler, dünyanın her yerinde mitolojide, masallarda ve "normal ve ruhsal hastalığı olan kişilerin rüyalarında, vizyonlarında ve fantezilerinde" gözlemlenebilirler. Mitolojik anlatımı akıl "boş spekülasyon" olarak görebilir ama duygular açısından "hayatı bilimden daha kesin bir şekilde ifade eden" ve onun insan yapımı etik kodlar yoluyla daha doğal bir şekilde yaşanmasına izin veren "iyileştirici ve geçerli bir faaliyettir." Arketipler... akıl yoluyla yaratılmamışlardır. Her zaman var olmuşlardır ve bilinçdışının mitlerle çok sık karıştırabildiği belirli süreçleri üretirler. Mitolojinin kökeni budur. Mitoloji, arketiplerin yaşamını formüle eden bir dizi görüntünün dramatize edilmesidir.
Sayfa 112Kitabı okudu
Resim