Elif Şafak’ın “Mahrem”i, beden, kimlik, bakış ve normlar üzerine çok katmanlı bir anlatı sunan, Türk edebiyatının en özgün eserlerinden biridir. Kitap, dış görünüşe ve “bakılmaya değer” olma hâline saplanıp kalmış bir dünyanın içinde, görünmeyeni, ötekileştirileni, bastırılanı anlatır.
Mahrem, sadece fiziksel mahremiyetle ilgili değildir; duyguların, travmaların, arzuların, suskunlukların da mahremiyetine odaklanır. Elif Şafak, alışılmış bir kurguya değil, parçalı ve postmodern bir yapıya yaslanarak farklı zamanlarda ve coğrafyalarda geçen hikâyeleri birleştirir. Kitapta Osmanlı’dan günümüze, İstanbul’dan Batı Avrupa’ya uzanan geniş bir evren içinde, kadınlık, beden politikaları ve toplumsal yargılar çarpıcı biçimde sorgulanır.
Yazar, “bakmak” ve “görmek” eylemleri üzerinden çok güçlü bir felsefi alt metin kurar. Güzellik, çirkinlik, normallik gibi kavramları yeniden düşünmeye zorlar bizi. Anlatımı zaman zaman karanlık, zaman zaman büyülü gerçekçiliğe yakın, bazen de rahatsız edici derecede dürüsttür.
⸻
Özetle:
“Mahrem”, sadece gözle değil kalple okunan, insan ruhunun derinliklerine inen bir roman. Elif Şafak, bu eserde bizi hem kendimize hem başkalarına farklı bir gözle bakmaya davet ediyor. Bedenin hafızasını, toplumun gövdeye yüklediği anlamları, suskunlukla yazılan hikâyeleri anlatıyor. Zor, ama düşündürücü bir kitap.