Kur'an insana yaşadığı sorunlarla kucaklaşmasını tavsiye eder."Siz bu dünyada geçici olarak yaşıyorsunuz ve bu dünyada acı çekebilirsiniz."der. "Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla,bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz." (Bakara,155)
"Allah'a yemin olsun ki, biz senden önce birçok ümmetlere peygamberler gönderdik. Ne var ki şeytan, onlara amellerini bezeyip süslü gösterdi. Bugün de o şeytan, kâfirlerin dostudur. Onlar için acı bir azap vardır."
(Nahl Suresi 16: 63)
Sabır ağlamamak değildir. Kendisi "Güzel bir sabır,"(Hz Yakub) demişti; O sabır peygamberi. Ama ağlayan da o. Yani duygusal olarak kötü hissetmeniz sabırlı olmadığınız anlamına gelmez. Sabırsız olmak demek duygularınızın sizi Allah'a karşı asi hale getirmesi demektir. Allah'a karşı umutsuz hale getirmesi demektir. Hâlâ üzüntü, korku, acı, öfke, endişe hissedebilirsiniz, hepsini hissedin, ama Allah'a olan imanınızı götürmelerine izin vermeyin. Bu sabırdır, haddi aşmazsınız. Bazıları duygusal olarak gerildiğinde "Allah benden ne istiyor bilmiyorum!" diyor. Bu sabrı kaybetmektir işte.
Nouman Ali Khan
(2. Bölüm)
Müslümanlar "İslam" adı altında çirkin fiillerde bulunduklarında ümmet için utanç sebebi oluyorlar. Hatta bundan da fazlası oluyorlar. Olanlardan ötürü utanıyor ve aşağılanmış hissediyoruz; başka türlü hissetme şansımız da yok. Evet, ben bir cani değilim, hiçbir fiilde bulunmadım, ama onlarla ortak bir şeyi paylaşıyorum. Bu insanlar Müslüman -en azından öyle olduklarını iddia ediyorlar- ve açık ki yaptıklarını da "İslam" adı altında yapıyorlar. Müslüman olduklarına dair o iddia orada olduğu sürece benim onlarla ortak bir noktam var; bu kadarı dahi yeterli bir aşağılanma demek.
Hasta olanlarımız için Hazreti Eyyûb'un duası işte burada:
"Rabbi inni messeniye'd durru ve ente erhamü'r rahimin"
"Ey Allah'ım, zarar bana dokundu. Sen ise merhametlilerin en merhametlisisin."
(Enbiya Suresi 21: 83)
Hazreti Eyyüb, her tarafı yara bere içinde hastalıktan kıvranırken Rabbine yönelerek diyor ki; "Ey Allah'ım, zarar bana dokundu." Dönüp "Allah'ım bana şifa ver" bile demiyor. Çünkü şifanın kendisi hakkındaki en hayırlı şey olup olmadığını bilmiyor. Sadece Rabbine dönüp şöyle söylüyor; "Ey Allah'ım, bana Senden daha çok sevgi, merhamet ve şefkat gösteren kimse yoktur. Bunu biliyorum. Duyduğum acı inancımı sarsmadı, ıstırabım imanımı sarsmıyor."
İnsanların birçoğunun imanı en ufak bir sıkıntıda sallanmaya başlıyor. Niyazım o ki, Allah bizi dua ehli, tevekkül ehli hakiki insanlar kılsın. Bizi Allah'tan hemencecik vazgeçen insanlardan eylemesin. Dualarımız bizi O'na gittikçe daha çok yaklaştırsın ve Allah bizleri ibadetleri vesilesi ile imanlarına kuvvet verdiği insanlar arasına katsın. Eğer Allah umduğunuzu anında nasip etmezse, kendi kendinize şunu demeyi öğrenin; "Allah'ın içinde bulunduğum şu durum için planladığı her ne ise, kesinlikle benim için o daha iyidir."
Bu hayatın imtihanı işte budur.