Neslihan

"Sabırlı ol," diye fısıldadı Morozko. Ama Vasya bunu yapamadı, artık bir dakika daha sabredemezdi; cevap vermek yerine Morozko'yu omuzlarından tutup yuvarladı. O zaman vücudundaki gücü hissetti Vasya, cılız mum ışığında hem kendi kaslarının hem de onunkilerin değişimini ve hareketini gördü. Kulağına fısıldamak için öne eğildi: "Bana asla emir vereyim deme." "Sen bana emir ver o zaman," diye fısıldadı Morozko. Bu sözler bir yudum şarap gibi Vasya'nın boğazından aşağıya süzüldü.
Reklam
İşte boş dersimin olduğu o gün, Ateş'i basket sahasında görmek kalbimde bir ihtilal başlatmış uykudaki yanardağı uyandırmıştı. Bu yanardağın doğduğum andan beri yüreğimde olduğuna inanıyordum. O gün tutuşmuştu ve o günden beri söndüremiyordum. Küllendiği zamanlar oluyordu elbette. Sakinleşip başı dumanlı normal bir dağdan farksızlaştığı zamanlar... Ama sonra Ateş bir şey yapıyordu. Bana gülümsüyordu. Bir şey söylüyordu ya da insanı yutan o sonsuz buz mavisi gözleriyle bana bakıyordu. Ve bom! Her yer yine lavlar altındaydı.
Bazıları prenses olduğu için kaleye kapatılırdı. Misal olarak ablam Bahar. Fakat ben kaleye kapatılırsam bunun hiçbir asil tarafı olmazdı. Surlar beni dünyadan değil, dünyayı benden korurdu.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bu hayatta benim tutabildiğim tek sır Ateş'e olan aşkımdı. Ateş ise kendi başına koskoca bir sırdı.
“If you wanted a wife, why did you wait until now to ask for my hand?” “I did not know I wanted one until today,” he replied.
Reklam
Reklam
298 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.