Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.25
Neslihan
Neslihan
@nslhnakmn
374 okur puanı
Ekim 2019 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
İçinde romantizm olsa da ana temanın aile ilişkileri olduğu kitapları okumayı sever misiniz? Ben seviyorum, özellikle de bu kitapta olduğu gibi güçlü kız kardeşlik bağlarını okurken fazlasıyla etkileniyorum. O yüzden Benimle Cennette Buluş'taki hüznü, kederi ve hayatı dolu dolu yaşamanın ne kadar değerli olduğunu okurken bol bol
Stevie, sadece en zeki ve yeteneklilere ücretsiz eğitim veren Ellingham Akademisi'ne kabul ediliyor. Sherlock Holmes hayranı ve en büyük tutkusu çözülememiş vakaları araştırıp nihayete erdirmek olan genç kız, seneler önce akademinin kurucusu Albert Ellingham'ın karısı ve kızının kaçırılmasının adındaki gizemi çözmeye kararlı bir şekilde
Anneleri, onlar küçükken çekip giden Abriella ve kız kardeşi Jas, o günden beri amcalarının evinde yaşıyorlar. Ancak amcaları ölünce zalim kuzenleri ve amcasının eşi Madam V'nin türlü eziyetlerine katlanmak zorunda kalıyorlar. Periler Diyarı'yla aralarındaki geçitleri kısa süreliğine açacak olan Siğli Kraliçesi Arya, oğluna ölümlü bir
Okur Takip Önerileri
Bir enemies to lovers aşığı olarak iyi ki bu kitabı okumaya karar vermişim arkadaşlar. İki düşman mafya ailemiz var. Ana kadın karakterimiz Morana bu ailelerden birinin patronunun (şerefless herifin) kızı, ana erkek karakterimiz Tristan ise diğer ailenin patronu (öteki şerefless) tarafından aileye alınmış, kan yoluyla bağlı olmamasına rağmen mafya
Kitap çıkmadan önce sadece yorumlara bakarak kitapla ilgili herhangi bir karara varmak istemediğim için alıp okumaya karar vermiştim. Uyarı kelimelerinde yer alanları okuyacağımı bile bile aldım evet, ancak bu boyutta olacağını tahmin edememiştim. Bir yerden sonra aralarındaki etkileşimin daha insalcıl boyuta indirgeneceğini düşünüyordum açıkcası
Lara, beş yaşındayken Maridrina Kralı olan babası tarafından saraydaki yaşamından zorla alınıp, çölün ortasında gözlerden uzak bir yerleşkeye getiriliyor. On beş sene boyunca bir krallığı içten yıkabilecek tüm konularda uzmanlaşması sağlanıyor. Zamanı geldiğinde de tüm ticareti, krallığında bulunan köprü sayesinde elinde tutan İthicana
Kitapla ilgili ne desem bilemiyorum. İlk kitabı çok sevmiştim, serinin kurgulanan dünyasını hâlâ seviyorum. Cadılar, cadı avcıları, Lou, iyiler ve kötüler arasındaki mücadele ve daha bir sürü öge okuduğum en iyiler arasına girer. Ama bu kitapta ana erkek karakterimiz olan Reid, o kadar uzun süre içsel çatışma yaşayıp Lou'ya büyü gücü yüzünden saçma sapan davrandı ki bir yerden sonra bunaldım. Aksiyon olarak da tatmin edici gelmedi maalesef. Tüm kitap boyunca olması beklenen bir olay vardı, sonunda da bu olay gerçekleşti. Ama o zamana kadar geçen süreçteki olaylar beni kitaba bağlamaya yetmedi.
.
Lou'un hazır cevaplığı ve cüretkârlığı ilk kitapta da en sevdiğim özelliklerindendi, buna alaycı tavrını da ekleyince gerçekten bu karakteri ne kadar özlediğimi fark ettim. Reid, istediğim kıvama keşke daha önce gelseydi, umarım son kitapta ona âşık olacağım hareketler yapar da gönlümü alır. Lou'nun başına daha kötü ne gelebilir ki dedim ve kitabın sonunda bu dediğime pişman oldum. Bu yüzden Tanrılar ve Canavarlar'ı fazla bekletmeden okumayı düşünüyorum.
Normalde sayfa sayısı bu kadar olan bir kitabı bitirmem bir günümü alırdı hadi taş çatlasa iki gün. Fakat kitabı okurken öyle bir sıkıldım ki bitmek bilmedi benim için. Seriyi genel olarak seviyorum ama bu kitabı ilk kitaptan bile daha az sevdim. Okumazsanız bir şey kaybetmezseniz ama okursanız zamanınızı kaybedebilirsiniz...
Aldığı tüm övgüleri sonuna kadar hak ettiğini düşünüyorum bu kitabın hatta tüm serinin. Hem duygusal hem de olaylar bakımından serinin en yoğun kitabıydı Cadının Kışı. İkinci kitapta olanlardan sonra Vasya'ya nefes alması için biraz zaman tanırlar diye düşünüyordum ancak tam tersi oldu ve çekmediği eziyet kalmadı. İyi niyetle olsa da düşünmeden verdiği kararların bedellerinin ne kadar ağır olabileceğini daha iyi öğredi Vasya. Kuledeki Kız'ı okurken yazarın kafamızda oluşmasını istediği tüm soruların cevaplarını bu kitapta buluyoruz. Bazı cevaplar beni gerçekten çok şaşırttı. Vasya kendi sınırlarını, güçlerini, neler yapabileceğini, erkeklerin sözünün geçtiği bir toplumda güçlü bir kadın olmanın ve fedakarlığın ne demek olduğunu öğrenirken tüm duyguları en içten şekilde hissettim. Yazarın dili de yarattığı dünya gibi sihirli sanki. Morozko ve Vasya arasında kurulan bağ o kadar güzeldi ki. Hele bir sahne vardı... offf. Peder Konstantin'e olan sinirim ne yapmış olursa olsun geçmeyecek bundan eminim.
.
Vasya'nın, kadın, erkek, çocuk, çiyerti kısacası tüm Rus halkı ve kendisi için verdiği mücadeleyi okumak benim için inanılmaz keyifliydi. Ömrüm boyunca önereceğim serilerden biri oldu Bir Kış Gecesi Masalı.
Böyle şahane bir kitap nasıl bizde hâlâ çıkmadı diye kitabı okuduğumdan beri ağlanmadan duramıyorum (ama çıkacak buna inanıyorum, evrene pozitif enerjimi gönderiyorum falan filan).
.
Stella, Asperger sendromuna sahip olduğu için özellikle fiziksel yakınlaşmalarda büyük sorunlar yaşıyor. Zevzek bir iş arkadaşının (faydasız adamın tek yararı bu oldu) tavsiyesi üzerine bir erkekle birlikte olmayı uzmanından öğrenmeye karar veriyor, eskort uygulamasından Michael'ı işe alıyor. Her müşterisiyle sadece bir kez birlikte olan Michael, Stella'nın sunduğu teklifi başta kabul etmek istemese de onunla geçirdiği kısa zamana rağmen Stella'ya hayır diyemiyor ve maceraları başlıyor.
.
Stella, bebeğim sen nasıl harika bir kadındın. Okuduğum her şeyle kendisine bir tık daha hayran oldum. Yerinde olsam ben de kesinlikle Michael'ı seçerdim, çünkü bahsi geçen beyefendi yarı Vietnamlı ve ben de Stella gibi Kore dizilerini izlemeyi çok seviyorum. Michael, Stella'nın durumunu tam olarak bilmemesine rağmen onun rahat hissedebilmesi için her şeyi yaptı. Ne kadar inkâr etse de "Sweet Stella, my Stella" dediği an sen âşıksın arkadaş diye evde şarkı söylemeye başlamıştım bile. Michael'ın ailesi böyle güzel bir hikâyeye tat katan mükemmel bir ayrıntıydı. Zaten bazı sahneler de Stella'nı zorlandığı şeyleri okurken ağlamıştım Michael'ın bu işi yapma sebeplerini öğrenince bir de onun için ağladım. Umarım en kısa zamanda kendi dilimizde de okuyabiliriz böylesine tatlı romantik kitabı.
Megan, kendi hayatında bile yan rol olduğunu kabullenmiş durumda. Çünkü çıktığı tüm erkek arkadaşları onu bıraktıktan hemen sonra gerçek aşkına kavuşuyor. Aşk hayatındaki başarısızlıkların yanı sıra ailesinde de yıkım ve yeniden yapılanma süreci devam ederken kendisini her şeyin ortasında aynı zamanda da hiçbir yere ait hissedemez hâlde buluyor. Bir de sergileyecekleri tiyatro oyununda hiç istemediği Juliet rolü ona verilip eski sevgilisi Tyler'la partner olunca hayatı karmakarışık oluyor. Tiyatro yönetmeni olmak en büyük hayali olan Megan, oyun yazarı olmak isteyen Owen Okita'yla yolları kesiştiğinde yan rollerin de aslında anlatmaya değer hikâyeleri olduğunu keşfediyor.
.
Okuduğum en eğlenceli gençlik kitaplarından biriydi. Ana kadın karakterimiz Megan öyle minnoş bir karakter olmaktan ziyade cüretkâr, kendinden emin ve zekiydi. Owen ise kitabın başından sonuna yaptığı her hareketle gönlümü çaldı. Asya kökenli olması da bunda birazcık etkili olmuş olabilir. Megan sürekli kendine gerçek aşkı bulmanın onun için önemli olmadığını söyleyip durduğu sırada Owen'la arkadaş olup ona karşı hislerinin zaman içinde değişmesini okumak benim için çok keyifliydi. Arkadaş seçimi açısından durup biraz düşünmelisin canım Megan'cığım, özellikle de Medaline ile olan arkadaşlığın konusunda. Asla affetmiyorum seni Medaline, Megan istediği kadar affedebilir. Tyler'ın olmayan karakterinden bahsetmek istemiyorum kendisi haysiyetsizliğin vücut bulmuş hâli gibiydi.
.
Aile, arkadaşlık ve aşk ilişkilerinin bir arada olduğu eğlenceli bir kitap okumak isterseniz mutlaka Daima ve Asla, Senin'e bir şans vermelisiniz.
Senenin en merakla beklediğim kitaplarından biri de Aşk Hipotezi'ydi. Orijinalinden okuyan ve zevkine güvendiğim arkadaşlarım ballandıra ballandıra anlatırken haklarının alındığını öğrenip bizde çıkmasını yağmuru bekleyen suya aç topraklar gibi bekledim. Kavuşunca da resmen hüp diye içime çektim kitabı. Sahte randevu konusuna bayılıyormuşum
Yorumum spoiler içeriyor, şimdiden uyarıyorum.
Romantik bir kitap ne kadar gereksiz uzatılabilirse o kadar uzatılmıştı. Jack'in sert ve duygusuz görünümü başlarda iyi hoştu da sonradan beni sinir etmeye başladı. Yahu içinden güzel güzel düşünüyorsun da ağzını açınca neden hödüklük yapıyorsun be adam. Rose'un kahve dükkanı tadilatı sayfalarca anlatılmıştı. Peki buna gerek var mıydı? Bence yoktu. Ama daha detaylı anlatılmasını istediğim hastalık ve ameliyat süreci hızlı geçilmişti. Jack'in yaptıklarının sebeplerini açıkladıktan sonra bunlar bana yeter gelmedi, çünkü ilk görüşte aşık olmadığını hatta evlendiklerinde bile âşık olmadığını bunun sadece ilgi olduğunu söyledi. E o zaman bunları neden yaptın diye sormazlar mı adama? Her şeyi yapmasının sebebi olarak ona vurulmasını ne bileyim bu yüzden onu izleyip daha da ilgi duymasını falan okusaydım daha inandırıcı gelebilirdi. Bir kez gördüğü kadın için bunları yapması büyük saçmalıktı. Sevişsinler diye beklerken kurudum resmen. Sonra da işler karıştı, tüm tadım kaçtı. Zeki biri olarak geçinmesine rağmen Jack'in Joshua konusunda aldığı önlemler aşırı yetersizdi. Yahu adamı tehdit etsene elinde belge de var, desene ya bu şehirden defolup gidersin yanda hapsi boylarsın diye! Olacaklar zaten tahmin edilebilirdi, buna rağmen umudumu kaybetmeyip okumaya devam ettim. Az uz da değil 450 sayfa kitap (bendeki uygulamada öyle gösteriyordu). Ortalama bir kitap olarak kaldı benim için, bu kadar uzun olmasa belki daha fazla sevebilirdim.
Ne söylerseniz söyleyin hissettiklerinizi anlatmaya yetmeyeceğini düşündüğünüz anlar oldu mu? Bazı kitapları okuduktan sonra böyle oluyorum ve Sadece Rüzgâr Bilir de o kitaplardan biriydi. İşte tam da bu yüzden Amy Harmon, kalbinden gelen tüm duyguları okuruna aktarmada en başarılı bulduğum yazarlardan.
.
Anne, hayatı boyunca büyükbabası
Yazarın bizde çıkan tüm kitaplarını okudum ve aralarından en sevdiğim kitabı bu oldu. Çünkü enemies to lovers'ın kölesi olmuşum ben arkadaşlar.
.
Otelleri olan iki rakip aileye ortak bir tanıdıklarından New York'un en göz alıcı yerlerinden birine inşa edilmiş bir otel miras kalıyor. Yüzde iki hissesi bir hayır kurumunda olan bu otelin yönetiminde kimin aslan payına sahip olacağını ise bu kurum hisselerini satarak belirleyecek. Ailelerini temsil etmek üzere otele gelen Weston ve Sophia ile ilgili ise ufacık bir sorun var. Ne zaman kavga edip birbirlerine sinirlenseler kendilerini yatakta buluyorlar (şimdi teknik olarak yatağa geçmeleri biraz zaman aldı ama siz ana fikri anladınız bence).
.
Weston'ı da Sophia'yı da çok sevdim ancak kadın karakterimiz bir tık daha üstte sanırım bu konuda. Hemen yanlış bir sonuca varabileceği durumlarda akıllıca davrandı, gerçeği hep Weston'dan duymayı tercih etti. Ne de olsa rakip ailelerden geliyorlardı ve sonlara doğru mutlaka bu konuda bir patlak vereceği belliydi. Bu patlamaya yaklaştıkça öyle heyecanla okudum ki tansiyonum çıkmış olabilir. O konuda bile Sophia aşkım çok doğru bir duruş sergiledi. Weston, Sophia'ya her Fifi dediğinde ve atışmalarını okurken sırıtmadan edemedim. İki karakterin de aileleri cidden sinir bozucuydu ama Weston'ın ailesinden nefret ettim. Onlara rağmen böyle bir adam olması mucize gibi bir şeydi. Scarlett'ın enerjisine bayıldım, herkese böyle bir yakın arkadaş lazım. Yetişkin romantik türünü seviyorsanız Rakipler'e de şans verin derim.
