@isbankasikulturyayinlari ndan Gülperi Sert'in özsözüyle muhteşem bir Stefan Zweig novellası.
Üç öyküden oluşuyor:
Rahel Tanrı'yla Hedaplaşıyor' da Tanrı'nın adının anılmış olmasıyla Rahel'in düşünü ablasına elleriyle teslim edişini okuyoruz ki buna neden olan merhamet ve hoşgörü duygusu. Tanrı' nın gazabından korkmayarak karşısına çıkan Rahel, O'na sonsuz merhametini ve sabrını hatırlatıyor.
Üçüncü Güvercinin Hikayesi' nde ise büyük tufan sonrasında yeryüzünün yaşanılabilir olup olmadığını anlamak için Nuh yedişer gün arayla üç güvercin salar. İlk iki güvercin döner ancak üçüncüsü yaşanılabilir olduğunu gördüğü yeryüzünde görevini unutup özgürlük sarhoşluğuyla ormanın derinliklerine dalar. Nice zaman sonra ormanın gürlemesiyle, dünyanın ateş çemberi içinde kaldığını anladığında görevini hatırlar. Barışın hüküm sürdüğü bir yer bulmak için uçar uçar... Ancak ateş topundan, insanların şimşekleriden başka bir şey bulamaz yeryüzünde. Aradığını bulamayan güvercin evine dönemez, Nuh'a götürebilecek zeytin yaprağı kalmamıştır artık. Barışı ararken yolunu kaybeden üçüncü güvercinin hikayesi yüreğime işledi.
Ölümsüz Kardeşin Gözleri isimli hikayede ise tüm savaşların bir cinayet, öldürmenin en büyük suç olduğuna inanan yazar, haksızlık yapmadan, suç işlemeden, günaha girmeden yaşamanın mümkün olup olmadığının arayışına girer kahramanı Virata ile.
Zweig’i okumak hayatı okumak gibi