Nobel Barış Ödülü aslında atom bombasının mimarı Robert Oppenheimer ve meslektaşlarına verilmeli, çünkü nükleer silahlar süper güçler arasındaki olası bir savaşı kolektif bir intihara dönüştürerek silahlanma yoluyla dünya üzerinde hâkimiyet kurmayı imkansız hâle getirdi.
Nobel Barış ödülü aslında atom bombasının mimari Robert Oppenheimer ve meslektaşlarına verilmeli çünkü nükleer silahlar süper güçler arasındaki olası bir savaşı kolektif bir intihara dönüştürerek silahlanma yoluyla dünya üzerinde hakimiyet kurmayı imkansız hale getirdi..
Sayfa 365Kitabı okudu
Reklam
Zaten şu, bütün dünyada yaşanan bir ekonomik gerçekliktir: İşsizlik, aşırı nüfusun bir sonucu değildir. Nüfusu çok olan Japonya herkese iş veriyor. Buna karşılık nüfusun yeterli olmadığı Kanada'da işsiz sayısı %10'un üstünde. ... Ve bu(işsizlik), çok basit bir sebepten kaynaklanıyor: Silahlanma ve nükleer enerji, azami derecede yatırım ve asgari derecede sürekli istihdamı gerektiren sanayilerdir.
Bizi hiçbir yere götürmeyen bu Soğuk Savaş'a son verilmelidir; nükleer silahlanma yarışı durdurulmalı ve az gelişmiş bölgelere cömert yatırımlar ve teknik yardımlar yapılmalıdır. Dünyanın kaderi, bu meseleye verilecek yanıta bağlıdır.
Nobel Barış Ödülü aslında atom bombasının mimarı Robert Oppenheimer ve meslektaşlarına verilmeli, çünkü nükleer silahlar süper güçler arasındaki olası bir savaşı kolektif bir intihara dönüştürerek silahlanma yoluyla Dünya üzerinde hakimiyet kurmayı imkansız hale getirdi.
Sayfa 365Kitabı okudu
ABD, 16 Temmuz 1945'te dünyanın ilk nükleer bombasını New Mexico Çölü'nde patlattı. Bu son deneme, nükleer enerjinin silah olarak kullanılabi­leceğinin korkunç bir kanıtıydı ve Robert Oppenhe­imer'a kutsal Hindu metni Bhagavad Gita'dan bir pasajı çağrıştırmıştı: "Ben şimdi ölüm oldum, dün­yaların yok edicisi." Japonya'ya yapılan saldırılar, dünya genelinde bir silahlanma yarışı başlattı. ABD 1945'ten sonra fis­yon yerine nükleer füzyonu kullanan, yıkıcı gücü çok yüksek hidrojen bombalarını geliştirdi. Sovyet­ler kendi bombalarını 1949'da geliştirip test etti. Bu­ gün ise dünya nükleer cephaneliğinde 27.000 bom­ba bulunuyor.
Sayfa 231 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları / Birinci Basım 30 Mayıs 2019 - Çeviren Yonca Aşcı DalarKitabı okudu
Reklam
384 syf.
7/10 puan verdi
·
24 saatte okudu
Arıların Tarihi, üç farklı zaman diliminden üç farklı hikâye ekseninde, nükleer silahlanma ve kimyasallar başta olmak üzere doğaya verdiğimiz tahribat, bunun olası sonuçları ve doğayla olan ilişkimizin diğer insanlarla olan ilişkilerimizi, bağlarımızı nasıl şekillendirdiğiyle ilgili güzel bir roman. Metin, en sonunda, gökyüzüne doğru birleşen
Arıların Tarihi
Arıların TarihiMaja Lunde · Delidolu · 20246 okunma
Oyun kuramı
Oyun kuramı, çok oyunculu sistemlerde tüm oyuncuların zararına olan görüşlerin ve davranış örüntülerinin nasıl olup da kök salıp yayılabildiğini açıklar. Silahlanma yarışı buna çok tipik bir örnektir. Çoğu zaman silahlanma yarışı tarafların iflasına sebep olur ve güç dengesini de değiştirmez. Pakistan gelişmiş savaş uçakları alınca Hindistan'da aynı şekilde cevap verir, Hindistan nükleer bomba geliştirdiğinde Pakistan da onun arkasından gelir, Pakistan donanmasını büyütür, Hindistan da ona cevap verir. Sürecin sonunda güç dengesi büyük ölçüde ilk durumda olduğu haliyle kalır ama eğitim veya sağlığa harcanmış olabilecek milyarlarca dolarla silah alınmış olur. Bununla birlikte, silahlanma yarışı karşı durması zor bir dinamiktir."silahlanma yarışı"bir ülkeden diğerine virüs gibi yayılan bir davranış biçimidir; evrimsel hayatta kalma ve yeniden üreme stratejisini harfiyen uygun olarak kendisine fayda sağlar ama herkese zarar verir.
Sayfa 243Kitabı okudu
Son 10 Yoldaki Gelişmeler
Tüm bunların ardından ortaya çıkan durum , Batı'nin İran'ın nükleer silahlanma politikası karşısında nasıl davranacağını gösteriyordu.
Sayfa 305Kitabı okudu
‘’31 Mart 1968 sabahı, Papaz Martin Luther King Jr. Washington Ulusal Katedrali’nin sanat eseri gibi oyulmuş kireçtaşı kürsüsüne çıktı. (...) Dr. King’in o gün yaptığı sonkonuşmasının başlığı şuydu: Büyük Devrimden Geçerken Uyanık Kalmak. Tahmin edilebileceği üzere, konuşmasının temel başlıklarından biri insan haklarıydı fakat aklındaki devrimin sınırları çok daha genişti. Bunu konuşmasının başlarında şöyle ifade etti: ‘’Bugün dünyada büyük bir devrimin yaşandığını kimse inkar edemez. Bu bir bakıma üçlü bir devrim: Birincisi, bilgisayarlı kumanda ve otomasyonun yol açtığı teknolojik devrim. İkincisi, atom bombası ve nükleer silahların ortaya çıkışıyla başlayan silahlanma devrimi. Üçüncüsüyse dünyanın her yerinde serpilip gelişen özgürlüğün getirdiği insan hakları devrimi. Evet, değişimlerin olduğu bir dönemde yaşıyoruz ve zamanın dehlizinden bir ses haykırıyor: Bak ve gör, her şeyi yeni kılarım ben; eski olan yok olup gider.’’ (...)
Reklam
300 syf.
8/10 puan verdi
Ne zaman öleceğini bilmek... Ölümcül bir hastalığa yakalananların ya da idam mahkumlarının bildiği bir lanet. Peki ya sizinle birlikte eşinizin, çocuğunuzun, en sevdiklerinizin ne zaman öleceğini bilmek? Dahası, bütün bir kentin, ülkenin ve hatta insanlığın... 1957 yılında ABD ve SSCB'nin nükleer silahlanma konusunda çılgınca yarışa girdiği
Kumsalda
KumsaldaNevil Shute · İthaki Yayınları · 2019321 okunma
Bugünün kadınlarının, kişisel ve sosyal değişimin öncüleri olduklarını düşünüyorum. Öncü olmak zorundayız da. Öfkemizi yeni ve daha işlevsel ilişki modelleri yaratmak için kullandıkça, izleyecek modelimiz olmadığını görebiliriz. Karşı karşıya kaldığımız sorun ister evlilik çatısı olsun, ister nükleer silahlanma yarışının hızlanması, kadınlar ve erkekler modelleri anlamaktansa, insanları suçlama geleneğini sürdürüyorlar. Bize düşen mücadele, öfkemizi dikkatle dinlemek ve değişimin hizmetine sunmak; bu arada, kendi kadınlık mirasımızda ve geleneğimizde değerli olan şeylere sahip çıkmaktır. Bunu başarabilirsek, öncülerin en başarıları biz olacağız.
✍️ İSVEÇ TÜRKİYE'NİN İSTEKLERİNİ YERİNE GETİREMEZ İsveç, Türkiye’nin terör örgütleri ile ilgili isteklerini yerine getirebilir mi? Doğrusu bu ihtimal hayli zayıf görünüyor. Çünkü İsveç’in PKK ile kurduğu çarpık ilişki bir hükümet sorunu değil, devlet politikası, İsveç devletinin varoluş kodlarına işlemiş bir tutum. Dolayısı ile İsveç’in
Nobel Barış Ödülü aslında atom bombasının mimarı Robert Oppenheimer ve meslektaşlarına verilmeli, çünkü nükleer silahlar süper güçler arasındaki olası bir savaşı kolektif bir intihara dönüştürerek silahlanma yoluyla dünya üzerinde hâkimiyet kurmayı imkânsız hale getirdi.
Sovyetler Birliği'nde geriye dönüşün gerçek kuramcısı Aleksandr Yakovlev, Şevardnadze'den önce bu konuyu dile getirirken, kendi görüşünü şöyle açıklamıştı: -Çöküşün nedeni: Askeri Harcamalar- Sovyet dış siyasetinin en büyük hatası, ABD'ninkine öykünmesi ve askerileşmesidir. O zaman dizginsiz bir silahlanma yarışı başladı. Bu bir zincir oluşturdu. Dişe diş. Giderek daha fazla silah üretir olduk. Ve ne yapmak için? Savaşta bile hepsine ihtiyacımız olacak mıydı? Amerikalıların gerisine düşmemek için nükleer kapasitemizi geliştirmeyi sürdürdük. ABD elektronik bir tank mı geliştirdi? Biz de hemen bir tane edinmeliydik. ABD toplarını elektronik araçlarla mu donatıyordu? Biz de aynısını yapmalıydık. Bu, ülkelere askeri-sanayi kompleksi tarafından dayatılan tamamen gereksiz bir yarış oldu!..
Sayfa 130Kitabı okudu
210 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.