Din tarihinde, diğer insanların sadece rüyalarda yaşadığı türden karşılaşmaları uyanıkken yaşayan insanlar görürüz. Bu kişilere peygamber ve hayalci deriz.
Bilinçdışı zihnimizin korku ve özlemleri hayatın perdesine yansır. Din dışarıda ve kendi başına bir hayata sahipmiş gibi görünür. Halbuki kendi hayal gücümüzün derinliklerinden gelir. Yani tamamen insanın ürünüdür.
İnsanın mutlu olması gibi bir niyet Yaratılış planında yer almaz diyesimiz gelir. Dar anlamda mutluluk dediğimiz şey, iyice birikmiş gereksinmelerimizin daha çok ani bir tatmini olup doğası gereği yalnızca kısa dönemli bir görüngü olarak mümkündür.