Martıları Seven Adam ‘ı uyku tutmamış, yatağında dönüp duruyordu. Çünkü onu martılardan daha mutlu eden tek bir şey vardı, o da Fransız Teğmenin Kadını Patrice’ydı ve onu düşlerken gözüne uyku girmiyordu. Hava aydınlanırken
NOT: Bu yazı yalnızca kitaba dair değildir. Uzun bir makale konusu, tez ya da kitap olabilecek "kadınların tarihi"ne dair kısa bir yazıdır. Yine de bir incelemeye göre uzundur. 10'dan fazla alıntıyla da yazıyı zenginleştirmeye çalıştım. Ve rahat okunması için konu başlıklarına ayırdım. Yalnızca kitapla ilgili kısımları merak edenler
Bu kitapların okunmasını tavsiye ederim. Eklemek istedikleriniz olursa lütfen siz de ekleyin.
1. Yabancı Albert Camus , Can Yayınları
2. Küçük Prens –Mavi Bulut , Antonie de saint-exupery, mavibulut yayınları
3. Otostopçunun galaksi rehberi -5 cilt takım , Douglas Adams, kabalcı yayınevi
4. Yüzyıllık yalnızlık, gabriel garcia marquez, can
YASAKLI KİTAPLAR LİSTESİ
Farklı ülkelerde çeşitli zamanlarda iktidarda bulunanlar tarafından siyasi, toplumsal, dinî veya ahlaki motivasyonlarla süresiz olarak ya da belirli bir süre için satışına, dağıtımına veya erişimine engel olunmuş, basılıp dağıtılmış olanlarının da toplatılmış olduğu kitaplar dünya üzerinde hep olmuştur. Birçok durumda
Günümüzde de pek çok örneğine rastladığımız ''Erki ele geçirme arzusu'' kendinden olmayanı sapkınlıkla yaftalar. Dışlanmışlık hissi vererek karşıdakinin fikrini doğru ya da yanlış köreltmek ister. Taraftarlarından eyyam, veryansın, karalama kampanyaları sipariş edilir ve tarih boyunca hiç şaşmayan döngü de şudur ki: Taraftarlar, taraflardan önce
Masal Masal İçinde
Bir zamanlar ülkeyi bir Padişah yönetirmiş. Ülkesini çok seven bu Padişah'ın yalnız bir kusru varmış. O da yaptığı her iyiliği övüne övüne anlatmasıymış.
Padişah övününce dalkavukları da onu sürekli pohpohlarmış. Yalnız bu durumdan, bir tek Padişah'ın en yakın arkadaşı Vezir, şikayetçiymiş.
Yine bir gün Padişah,
Yine tadı damağımda kalan bir roman okudum.
Kitabı ilk elime aldığımda kapağını uzun uzun inceledim ama bir türlü anlamlandıramadım. Tabii ne karakterlerden ne de hikayeden haberdardım.
Taa ki şu satırları okuyana kadar;
"Firuz, onun saç örgülerini iki idam ipine benzetti. Uçlarından kendi ile dostunun cansız bedenleri
Berna Moran'ın Türk romanı eleştirilerinde üçüncü ve son durağı da tamamladım. Böylece 1990'lara kadar geldim. Bu kitap ilk ikisine göre daha kısaydı. Eleştirmenin daha geniş tutma, daha fazla eser inceleme planı varmış ama kendisinin de ön sözde belirttiği gibi sağlığı izin vermemiş. Bu cildi yazarken oldukça hastaymış, yayımlandığını bile