parmağımı yontup sana bu mektubu yazıyorum lo.
iyice oku ve sonra dudaklarına dokundur
bırak yansınlar.
sarhoşum başım dönüyor.
zaten şarap şişelerinin burunları kanadı mı işleri tamamdır.
bir bardak dolusu, bir bardak dolusu daha derken
şişeler ölür yalnızlık kalır.
ama sen gülersen lo her taraf aydınlanır.
dişlerin pembe dilinin yoluna
Beşşar b. Gâlib-i Necranî anlatıyor: " Rüyamda abide kadın Rabia-i Adeviyye'yi gördüm. Ona çokça dua ediyordum. Bana," Ey Beşşar! Bize gönderdiğin hediyelerin ipek mendillerle örtülü nurdan tabaklar içinde geliyor" dedi. Ben, "Bu nasıl oluyor?" diye sordum. O, "işte, hayattaki müminlerin ölülere yaptıkları dua böyledir; önce bu dualar kabul edilir ve nurdan tabaklara konulur, sonra ipek mendillerle kapatılır, ardından dua edilen kişiye getirilerek, 'Bu falanca kimsenin sana gönderdiği hediyedir' denilir ve ona ikram edilir."
Beşşâr b. Gâlib-i Necrânî anlatıyor: "Rüyamda âbide kadın Râbia-i Adeviyye'yi gördüm. Ona çokça dua ediyordum. Bana, 'Ey Beşşâr! Bize gönderdiğin hediyelerin ipek mendillerle örtülü nurdan tabaklar içinde geliyor' dedi. Ben, 'Bu nasıl oluyor?' diye sordum. O, 'İşte, hayattaki müminlerin ölülerine yaptıkları dua böyledir; önce bu dualar kabul edilir ve nurdan tabaklara konulur, sonra ipek mendillerle kapatılır, ardından dua edilen kişiye getirilerek, 'Bu falanca kimsenin sana gönderdiği hediyedir' denilir ve ona ikram edilir."
ama sen gülersen lo her taraf aydınlanır.
dişlerin pembe dilinin yoluna dizilmiş nurdan birer fener ki
hâla hatırladıkça gözlerim kamaşır.
az önce penceremi açarken,
gece uzun ipekli bir kumaş gibi dağılıyordu rüzgârda.
sen saçlarını çözünce gece olur biliyorum.
taktığın gül gökte bir ay gibi duruyordu.
fakat bir gün gelecek lo,
yavaş yavaş şafak sökecek o ipek saçlarının kıyısından.
çünkü zaman bir rüzgârdır daima eser
ve daima şişiktir yelkenlerimiz ki
hep yol almaktayız ülkesine ihtiyarlığın.