Rivâyet olunur ki İstanbul'un evleri vardı yongadan kül oldu çiniden bahçeler nurdan kılıçlar fildişi âyetler uçtu uçtu çil çil altın gökyüzüne savruldu insanları vardı gönülleri sırça sevdaları gül kokulu kırılıp dağıldı aşları safranlı içtikleri tarçınlı zencefilliydi tümü de unutuldu öyküleri kaldı şimdi atlas bir yastığa başı dayalı ipek kanatlı bir yusufçuğun simle işli gagasında yarısı nakış yarısı kanlı gözyaşı
Reklam
Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'un alınmasından sonra, İstanbul'un alınmasından sonra, İspanya ve Avrupa'nın diğer yerlerinde baskı altında bulunan Yahudileri Osmanlı topraklarına davet için Edirne başhahamı Isaac Tzarfati'yi görevlendirmiş olması, bu dostane ilişkilerin temellerinden birini oluşturmuştur. Tzarfati dindaşlarına yaptığı çağrıda; "... burada Türklerin topraklarında şikayetçi olabileceğimiz hiçbir şey yok. Büyük nimetler elde etmekteyiz. Çokça altın ve gümüş ellerimizde. Ağır vergi yükümüz yok ve ticaretimiz serbest, engellenmiyor. Her şey ucuz ve bol, herkes barış ve özgürlük içinde.." diye seslenmiştir.
Devlet Yahudilere Borçlarından Nasıl Kurtuldu (!)
Yukarıda da bahsedildiği üzere erken dönemlerden itibaren Yahudilerin saray ve devletle olan yakın para ilişkileri bu işi onların tekeline geçirmiştir. Nitekim bu durum yıllar boyunca devam etmiş, 19.yy. başlarında Carmona, Aciman, Gabay gibi Yahudi aileler Osmanlı ekonomisinin lokomotifi olmuşlardır. Yeniçerilerle de yakın ilişkileri bulunan bu aileler, 1926'da Yeniçeri Ocağı'nın ilgasıyla birlikte tasfiye edilmişlerdir. Yeniçeri Ocağı kaldırıldıktan sonra yeniçerilerle ilişkilerini gerekçe göstererek, idam ettirmek ya da sürgüne göndermek suretiyle bu Yahudi aileleri uzaklaştıran devlet, böylece onlara olan yüklü borçlarından da kurtulmuştur.
Dostluk, ipek kaftan gibidir. İncelik ve hassasiyet ister. Onu hak etmeyenin sırtından kayıp düşer. O kaftanı taşıyamayanlar üşümeye mahkûmdur.
Beşşâr b. Gâlib el-Bahrânî şöyle anlatıyor: "Rüyamda Râbiatü'l Adeviyye'yi gördüm -onun için çok dua ederdim-. Bana dedi ki ey Beşşar gönderdiğin hediyeler nurdan tabaklar üzerinde ve ipek mendilierle Örtülmüş olarak bize geliyor. Dedim ki, bu nasıl oluyor? Dedi ki, hayatta olan müminlerin duaları bu şekilde bize ulaşır. Onlar ölüler için dua ettikleri zaman duaları kabul edilir. Sonra o dua nurdan tabaklara konulur ve üzerleri ipek mendillerle örtülür. Sonra da kendisi için dua edilen ölüye getirilir ve denilir ki bu, filancanın sana gönderdiği hediyedir. ”
Sayfa 692Kitabı okudu
Reklam
41 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.