Beşşar b. Galib en-Necrânî diyor: "Rabia Adviye'yi rüyamda gördüm. Ben, kendisine çok duâ ederdim. Rabi'a:
"Hediyelerin, nurdan tabaklar içinde bize geliyor." dedi. Kendisine. "Bu nasıl olur?" diye sordum. O da:
"Hayatta olan mü'minler, ölüler için duâ ettikleri vakit ipek mendiller içinde nurdan tabaklara konur, ölüye götürülür: "İşte bu, filânın sana hediyesidir," denir. Nitekim Resûl-i Ekrem (s.a.v.): "Ölü, suda boğulmak üzere olup kurtulmak için yardım bekleyen bir insan gibidir. Babasının, kardeşinin veya her hangi bir dostunun duâsını bekler. Bu, onun nazarında bütün dünyadan kıymetli olur. Dirilerin ölülere hediyesi, duâ ve istiğfardır." buyurdu.
Allah, Fatıma’nın isteğini, nurdan bir ipek üzerinde göndermişti. Bu ipek üzerinde şöyle bir yazı vardı:
“Allah, Fatıma bint-i Muhammed’in mehrini, asi ümmetine şefaat olarak kıldı.”
Boyu tuba ağacı gibi uzundu, Yusuf güzellik göğünde dolunaydı sanki. Kâbe gibi kara giysiler giyer, omzuna tan yeri gibi ak şallar alırdı. Kıyamet koparıyordu boyunun güzelliği; güzelliğiyle gördüğü ilgide terazinin iki kefesi gibi orantılıydı. Güzelliğinin güneşi cayır cayır, boyu uzun, saçları güzelden de öte. İnsanlar yaratıldığından beri bu