Nurşah

Psikanalitik kuramcılar arasında Carl G. Jung (1875-1961) ve Otto Rank' ın (1884-1939) adları, psikanalizin kurucuları olarak ön sıralarda yer alır. Bu psikanalistlerin, çocukluk ve ilk gençlik yıllarında cinsel istismara maruz kaldıkları kendi ifadelerinden ortaya konmuştur. Goldwert (1986) yaptığı bir çalışmada, Freud'a yazdıkları mektuplara dayanarak, Jung ve Rank'ın, cinsel istismar anılarını değerlendirmiştir. C. Jung, 28 Ekim 1907 tarihinde Freud'a yazdığı bir mek­tupta, kimliğini hiçbir zaman açıklamadığı bir kimsenin cinsel saldırısına maruz kaldığını şu satırlarla itiraf etmiştir: "... ve ben bunu kendimle yaptığım bir mücadele sonunda itiraf ediyorum. Bir insan ve bir araştırmacı olarak sana sınırsız bir hayranlık duyuyorum ve bilinçli bir düşmanlık beslemiyorum. Sana karşı olan büyük saygım, yadsınamaz erotik yanı nedeniy­le dinsel baskı gibi bir şey. Bu hoş olmayan duygu, büyük saygı duyduğum bir adamın çocuk iken cinsel saldırısına uğramış ol­mamdan kaynaklanmaktadır. "
Nurşah okurunun profil resmi
O. Rank ise, 1903 yılında yazdığı bir mektupta, genç yaşta iken ve henüz psikanalitik kuramcılar arasına katılmadığı yıllarda, yaşlı bir yakınının cinsel istismarına uğradığını anlatmıştır: "... arkadaşlarımdan biriyle 17 yaşımda iken geçirdiğim erotik deneyimim aradan 13 yıl geçtikten sonra bile, belleğimde canlı bir biçimde varlığını sürdürmekte ve bu yüzden kendimi bugün bile lanetlemekteyim. Sahip olduğum olağanüstü öğrenme me­rakının, bilgiye karşı duyduğum arzunun ve deneye karşı köklü eğilimim ile sonraki yıllarda çekeceğim acının temel taşı, o anda konmuş oldu. O an, aynı zamanda benim mutluluğumun da mezar taşıdır. "
Toplumun normlarına, yani “doğal ve normal” olduğuna inanılana mükemmel bir şekilde uyum sağlayan, bir insanın birçok şey için kullanılabilmesi tehlikesi vardır. Burada bir otonomi kaybından söz edilemez, çünkü otonomi zaten hiçbir zaman verilmemiştir.
Sayfa 109
Nurşah okurunun profil resmi
Burada söz konusu olan sadece kişinin değerlerinin yer değiştirmesidir; sürekli talepte bulunan idealleştirilmiş ana-baba kolaylıkla Führer’e ya da ideolojiye aktarılabilir. Ana-baba daima haklı olduğundan kişinin, kendinden talep edilenlerin doğruluğu hakkında kafasını patlatmasına hiç gerek yoktur. Zaten bu değerlendirme nasıl yapılabilir ki? Kişi sürekli başkalarının emri altındaysa, kendi duygularıyla bir şeyler tecrübe edebilme olanağına sahip olamıyorsa, daha da ötesi ana-babaya eleştiri getirmesi mümkün değilse, neyin doğru neyin yanlış olduğunun ölçütlerini nereden bulabilir ki? Eğer yetişkin kişiliğini kurmamışsa tıpkı çocuğun ana-baba karşısında boyun eğişi gibi, o da daima üsttekilere boyun eğerek ve bağlı olarak yaşayacaktır. Ondan güçlü olanlara “hayır” demek, ona daima çok tehlikeli bir şey olarak görünecektir.
Kara Pedagoji
Gençliğin, özellikle de yetişkinliğe daha yakın olan gençliğin ne kadar meraklı olduğunu, karşı cinsle aralarındaki doğal farkları öğrenmek için ne tür garip yol ve araçlar kullandıklarını artık biliyoruz. Yaptıkları her keşfin, çoktan alevlenmiş olan hayal güçlerini nasıl beslediğine ve masumiyetleri için nasıl bir tehlike arz ettiğine emin olabiliriz. İşte bu nedenle onların önünde olmamız gerekmektedir. Tabii ki bir oğlan çocuğunun, bir kızın vücudunun nasıl olduğunu bilmesi, aynı şekilde bir kız çocuğunun da oğlanların vücutları hakkında bilgi sahibi olması gerekir. Belki bu konuda hazırlanmış olan bazı kaynak kitaplar yardımcı olabilir. Ama bunlar acaba her şeyi açıkça gösteriyor mu? Peki ya hayal gücünü cesaretlendirmelerine ne demeli? Ya çocukta karşılaştırma isteği uyandırmalarına? Bütün bu kaygıları yok etmenin bir yolu var; çocuğa karşı cinsin vücudunu öğretmek için ölmüş bir kimsenin bedenini kullanın. Ceset, çocukta ciddiyete ve konu üzerinde düşünmeye sebebiyet verecektir, ki bunlar da bir çocuğun böyle bir durumda hissetmesi gereken tek şeydir. Çocuğun aklında kalan imgenin, onun hayal gücünü tetikleyen resimlerle hiçbir alakası yoktur. Tüm gençler, insan vücudunun yaratımıyla ilgili dersi bu tarz bir dersle alabilse eğitimcinin işi çok daha kolay olurdu. Ne yazık ki, bu iş için bir cesede ulaşmak o kadar kolay değildir (J. Oest, 1787 , s. 328)
Sayfa 68
Nurşah okurunun profil resmi
Ceset göstererek karşı cinse duyulan ilgiyi söndürmeye, yok etmeye çalışmak, çocuğun “masumiyetini” korumak amacı güttüğü için haklı bir yöntem olarak gösterilmiştir. Fakat bu sayede sapıklığın gelişimi için uygun olan durumlar yaratılmaktadır. Çocuğun kendi bedeninden tiksinmesini sağlamak da aynı işlevi görür.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bu döneme ait çeşitli Avrupalı fosiller arasından en şaşırtıcı olanı Gran Dolina’dan bir çocuk fosiliydi. Beyni yetişkin bir Homo erectus’unkinden daha büyük ve elmacık kemikleri Homo erectus'unkinin aksine çıkıktı. Kazı ekibi bu çocuğun çok modern göründüğünü ve ilk Avrupalıların Homo sapiens’in soyundan olduklarını söyledi. Kazı ekibi, fosillerin antik tarihlerinden yola çıkarak, Gran Dolina’daki insanların Neandertaller ile modern insanların son ortak ataları oldukları sonucuna vardı.
Nurşah okurunun profil resmi
(...)Ancak bir insan türünün çocukları ile diğerinin yetişkinlerini kıyaslamak her zaman sorunludur. Tıpkı evcil köpeklerin yetişkinlikte de kurt yavrularının oyuncu özelliklerini korumaları gibi, modern insanlar da bir bakıma daha azılı atalarımızın evcilleşmiş halidir. Modern yetişkin insanlar atalarımızın ergenlik öncesi hallerine benziyor olabilirler mi? Gran Dolina’daki hemcinslerince yenmiş olan insan nüfusu buna işaret ediyor gibi.
Bazı bilgisayar modelleri bir sonraki buzul dönemin en az 5.000 yıl sonra başlayacağını öngörüyor.
Nurşah okurunun profil resmi
(...)ancak bazı iklim bilimciler bir sonraki soğuma döneminin 5.000 yıl kadar uzakta olmadığını —ki bu sonuçta Bronz Çağı’nın başlangıcı ya da Britanya’daki Stonehenge’in ilk aşamalarından bugüne geçen süreye yakın- buzullaşma döngülerinin kırıldığını ve en az 45.000 yıl daha bu dönemde kalacağımızı öne sürüyorlar.
Resim