Kırmak; her neye dokunursa onun fıtratını bozar, tahrip eder. Kırmak imar etmez. Yeri gelir bir yanlışı düzeltmek, yeri gelir bir eksikliği gidermek olur. İkisi de belki sancılıdır. Ama kırmak onulmaz, geri dönülmez sonuçlara sebep olabilir. Öğretmek de eğitmek de acılı biçim vermelere, biçim almalara gebedir. Bunlar bir sanatkarın elinde işlenen eserler gibidir. Ama asla bu benzetme insan için eşitlenmemelidir. Zira insan eğitilirken -ki buna kendini eğitmek de dahildir-, kendisinin konu olduğunun farkındadır. Tabii olarak ona göre davranışları da değişecektir. İnsanı muhatap alan her birey, insanla kurduğu bağda, rastgele savrulan bir tahrip edici olmamayı zihnine bir mimle not etmelidir. O; iyi, doğru ve güzel olanla buluştuğunda kendi fıtratında daha müzeyyen bir hal alacağını; bu zeminde kendisine yönelen iyi, doğru ve güzelin parıltılarını, daha mücella bir halde yine insanlara yansıtacağını bilerek, ilme ve eğitime, alışkanlıklarından kopmak ve sabır göstermek gibi sancılı hallerine kendi rızasıyla talip olacaktır