Uyumuyorum...
Aniden kalkıp gece yarısı şiirler yazmak istiyor canım mücella. Yazıyorum da, öyle karanlığa bulanmış bir şiir.
Sonra oradan da uzaklaşıyorum. Uzağa daha uzağa kendimden de uzağa.
Şimdilerde yaşamaktan bile bıkmışım. Bedenim kurak bir toprak gibi bütün sularım çekilmiş.
Bir kaç dörtlük yazmıştım beni böyle bırakıp gidenlere.
Sana da yazdım bir kaç dize, gittin diye değil mücella, sevdim diye...
Yürüyorum...
Güneş aydınlatmıyor artık beni, ısıtmıyor sanki mücella.
Yağmurlar bile kaçıyor benden
Bu çirkin yüzü görmemek için, aynalar bile kaçıyor.
Bir karanfil bile takamıyorum şimdilerde yakama, oysa en çok yakışandı o her şeysizlikle ovulmuş bedenime
Şimdilerde yumruklarımı sıkıp bir devrimci gibi gezemiyorum sokaklarda.
Şu koca dünyada silik bir nokta gibi duruyorum...
Bir kitabın dipnotu gibiyim sanki bu hayatta.
Neden hiçbir şeyi anlamlandıramıyorum.
İçimden onca ses geliyordu uzun zamandır içim içimi çekiştiriyor sanırım. Bundan sonra gömdüm işte kalbimi toprağa.