Selahattin Demirtaş’ı sevebilir yada sevmeyebilirsiniz, özgürsünüz, ben seviyorum onuda, yazdıklarınıda, samimiyim ama tarafsız değilim ondan yanayım. Benim için çok önemli bir yazar olma yolunda ilerliyor, onun bu hikaye kitabını okurken içindeki espirileri sanki Moliere okuyormuşum gibi geldi. “ Söyle uzaktan bakarak bile hangi çöp tepesinin zengin bir mahalleye ait olduğunu anlarsınız çünkü martılar orada birikmiştir ve en amansız kavga o çöplerin üstünde yaşanır. Karışık pizzadan orta pişmiş bifteğe, kırmıza şaraptan tekilaya kadar her seyi bulmak mümkün. Biraz sabırlı olup "reyonları" iyice dolaşırsanız taze mevsim çileği, yarım Nutella, vibratõr, Kars kaşarı, pembe tanga, zeytinli çavdar ekmeği bile bulabiliyorsunuz.” Onun yazdıklarının okuduklarımda hep sesli gülüyorum, hikayeleri genelde hüzünlü ama o kadar espirili bir şekilde anlatılıyor ki gülmemek elde değildir. Dad kitabında dokuz hikaye vardır hepsi birbirinden değerli ve güzeldir, benim favorim çöplük ve dad’tır.