Ama ne çok dövdünüz beni. Evde hiçbir iş yapmadığım için ne çok kızdınız bana. Yine de fayda etmedi. Öğrenemedim. Yemek yapmayı, evi toparlamayı, sizi anlamayı öğrenemedim. Benden ne istediğinizi öğrenemedim. Beni sevip sevmediğinizi hiç bilemedim. Sadece kendime çiçeklerden çaylar demledim. Ve sizi seyrettim. Yatakta günlerce gözünüzü açmadan yatışınızı seyrettim. Sonra uyanıp ellerinizin üzerindeki delik deşik damarları ovuşunuzu seyrettim. Aynada boynunuzdaki yaraları inceleyişinizi seyrettim. Ve ayaklarınızı seyrettim. Delik deşik ayak damarlarınızı, uzun uzun seyrettim. Ve beni sevip sevmediğini anlamaya çalıştım. Ne çok delik vardı vücudunuzda. Yaralar, yaralar, yaralar... (...)
ama bakın, şu şartla gelin: birincisi, bana aşık olmayın. bu imkansız, sizi temin ederim. dost olmaya hazırım, bakın elimi uzatıyorum. ama aşık olmak yok, lütfen!