''M.Ö. 1000 yılları, Asurların Ortadoğu halklarına nefes aldırmadığı yıllardı. Bu dönemde, bir kavim gelişmek istiyorsa, ya Asurları devirmek, ya da ortadan kalkmasını beklemek zorundaydı. Med kabile ve aşiret reisleri bunun bilincindeydiler. Yeryüzüne yayılmaları ve bir halk haline gelebilmeleri, Asurların ortadan kalkmasına bağlıydı. Medler, gelişebilmeleri için önlerinde ikinci bir engel olarak da, kendileriyle aynı soydan gelen Persleri görüyorlardı. Perslerin Güneydoğu İran'a sürülmeleri ve Medlerin daha çok verimli olan batıya yerleşme istekleri, Pers tehlikesinin ikinci plana atılmasını gerektiriyordu. O halde batı kapısını kapatan Asurlar, baş düşman olarak görülmeli ve Asur'a karşı uzun vadeli, bir halk olarak var oluş ve direnme savaşı verilmeliydi. Öyle de oldu. M.Ö. 1000 yıllarından 612'de Asur başkenti Ninova'nın yıkılmasına kadar geçen sürede, Medler, çeşitli iç ve dış ittifaklar geliştirerek, Asur'a karşı kutsal var olma ve yurt tutma savaşını bir yaşam şekli olarak benimsediler.''