Bu şəhərin sakinləri çox yaxşı adamlardır, onları pis adamlara çevirən, mənim fikrimcə, köhnəlmiş adət-ənənələridir. Yeni nəsillər köhnə ənənələrdən beziblər, amma heç kim onlara toxunmağa cəsarət etmir. Onları bu ənənə zülmündən xilas etmək üçün özünü kütlələrə daş-qalaq etdirəcək sərgərdan peyğəmbərlərə ehtiyacları var. Məni o şəhərdə tutub- saxlayan, ləngidən mistik bir ağırlıq qüvvəsinin olduğunu da hiss edirdim. Bu şəhərdə bir bataqlıq gücü var, hiss edirsən ki, səni özünə çəkir və gizli bir enerji xilas olmaq cəhdlərini əngəlləyir, daha da dərinə batmaq, qaynayıb-qarışmaq üçün sənə güc və səbir verir. Bizim oradakı cənab səfirin müşahi- dələrinə görə, bu şəhərin sakinləri bizim buddistlər, yaxud konfutsiçilər kimi ruhani dinclik axtarmırlar, onlar daha çox bədənlərinin ehtiyacları ilə maraqlanırlar.
Gençliğimde çok acı çektim, ama şimdiki gençlerin acıları benimkinden bin beter herhalde. Çünkü benim kuşağım, gençliğini ve gençliğin sorunlarını umutlu bir dönemde yaşadı hiç olmazsa. O birinci ve tek cumhuriyet gözümüzün önünde kurulmaktaydı. Eğer çalışırsak, doğru dürüst eğitim görürsek, aç biilaç ortalarda kalmayacağımızı biliyorduk. Güçlü bir umut içimize öyle derin kökler salmıştı ki, şimdi yaşadığımız toplumsal felâketler, hortlayan gericilik bile, benim gibi dinozorları hâlâ
yıldıramadı.Oysa liberal denilen ekonominin o yağmacı ve vahşi kapitalizminin yıkıcı rekabet ortamı içinde bocalayan Turgut Özal'ın zavallı veletlerinde, bu türden bir umut hiç yok. Çok çalışsalar da, üniversiteler bitirseler de, aç kalacakları korkusundan kurtulamıyorlar. Ne yazık ki, çoğunun amacı, bizim kuşağın amacından bambaşka. Bizler, kendimizi her açıdan en iyi biçimde eğitip, hem çevremize yararlı olmak, hem de huzur içinde yaşamak isterdik. Onlar ise, ellerinden geldiği kadar çok para kazanmak istiyorlar. Çünkü bizlerin her şeyden önemli saymadığımız para, onların tek güvencesi.
zargana şiddetten nefret ediyordu. daha doğrusu insanların birbirlerine dokunarak yaptıkları her şeyden. seksi, insan bedenini tanımak için yapılan deneysel bir çalışma olarak görüyor ve haftada en az dört kez kadınlarla ve erkeklerle aynı yatağa yatıyordu. hatta san francisco’da yaşarken, boynunda, zincirini fuscha’nın tuttuğu bir tasmayla sokaklarda dolaşmıştı. bir kafeye girdiklerinde derhal üzerlerine düşen iğrenme, acıma ve nefret dolu bakışlara aldırmadan, bir köpek ve sahibi kadar rahat yemeklerini yiyip kahvelerini içerlerdi. ama fuscha için aşk hemen hemen böyle bir şeydi. yani bir hafta boyunca sevgiliyi tasmayla sokaklarda gezdirmek, diğer hafta da aynı tasmayı kendi boynuna geçirmek. zargana o aylar içerisinde öğrenmişti seksi, acıtmayı, zevk vermeyi. belki de ait olduğu adsız türün hayat tarzının seksini de böylece yavaş yavaş biçimlendirmeye başlamıştı. insanların aşk dediğine, o kölelik diyordu.
İşte bu kitapta 2011 den 1963 yılına 48 yıl o tavşan deliğinden gidip zaman tünelinde KENNEDY’NİN ölümü 720 . Sayfa ve kitap 715 sayfa . Stephen king sana selam olsun sayfalar önemli değil severek okunan
22/11/63Stephen King · Altın Kitaplar · 20212,953 okunma
"İnsanın beyni değirmentaşına benzer. İçine bir şey atmazsanız, kendi kendini öğütür. Bilgi, önceden görme, eyleme geçme olanağı verir. (İbn-i Haldun)"
Önce dağlar dinledi suskun gürültünü
Sonra denizler ve nehirler
En derin uçurumlarda sesine gönül verdiler
Yaratılan geleneğin yepyeni tohumları
O gün toprağın rahmine sularla gömüldüler
Görmek için iki göz veren Yaratıcının, "Hiç düşünmez misiniz? Hiç akıl etmez misiniz?" sorularıyla biten ayetlerin niçin sık sık tekrarladığını anlamak zorundayız.
Görmek için iki göz yetseydi, akıl neye yarardı?
Gölgenin Öpücüğü ~ Rebbecca L. Garcia #KitapYorumu
Olivia annesi tarafından gizlenen güçlerini henüz tam anlamıyla kullanamayan bir büyücü. Bir gece loncalarına vampirler tarafından saldırı oluyor ve Sebastian isimli bir vampir Olivia'yı alıp kendi yaşadığı yere götürüyor... Olivia Sebastian'ın kötü bir vampir olduğunu, kendisini
“Devlet düzeninin eski temelleri halkı yönetmek için çıkarılan yasalar o dönemler için ne kadar yeterli kabul edilmişse de günümüzde bu temeller eski yönetim yasaları zaman aşımına uğrayarak bunalıma neden oluyor, yetersiz kalıyor.”
Distopik olarak daha iyi kitaplar okumuşluğum var. 1952 yılında yazılmış olması, bugünleri de biraz olsun öngörüyor olması kitabı iyi kılan bir özellik olsa da ben konunun çok daha iyi bir kurgu ile yazılabileceğini düşüyorum. Yazarın uslûbunu pek beğenmedim. Malesef bitmesi için iteklemem gerekti. O nedenle abartılmış bir eser gibi geldi bana. Fazlaca övgü almış. Tavsiye edeceğim bir yapıt değil. Konu olarak ilgi çekici ve insanlara kitapların değerini bilin dedirtse de bence biraz zaman kaybı.
Psikolojiye olan ilgim sebebiyle bir ton kitap psikoloji kitabı okumuşluğum var; o yüzden kıyaslamak şeklinde de yorum yapabilir donanımda görüyorum kendimi.
Başlıyorum:
Öncelikle kitap büyük talihsizlikler sebebiyle derin travmalar yaşayanlar için yeterli değil. Hoş , öyle bir travmaya zaten bir kitap asla yeterli olmaz ; fakat bu kitap derin bir olaya pek yanaşabilecek çapta da değil.
Daha çok ailesinin ihmalkarlığından , aşırı koruyuculuğundan , katı sınırlardan vs kendi sesini bulamadan büyümüş , dolayısıyla kendisiyle ve çevreyle ilişkisini kaliteli ve seviyeli bir basamağa taşımak isteyen yetişkinlere özel bir kitap.
Bildiğimiz moda cümleler var; spor, meditasyon, duş vsvs. Uzun süre "offf bu muymuş" dedirtmesine rağmen aralardaki bazı sayfalar kendimizle temas adına bildiklerimizi hatırlatan ve adım atmak adına sırt sıvazlayan paylaşımlar içeriyor.
Kitap benim için "çocuklukta ihmalin izi: boşluk hissi" kitabının yanından geçemez. Aile ilişkisi ve çocukluktaki kodlanmış tepkiler üzerine çalışmak isteyen her okur bence o kitabı, belki de sadece o kitabı okumalı.
Öte yandan yukarda bahsettiğim gibi , daha derin yaralarla ciddi bir mücadele içinde olan insanlara tavsiye edilecebilecek bir kitap olduğunu düşünmüyorum.
Benim için "en 10" listemde olmasa da kitaplığımda duracak.
Okumayı düşünenlere iyi okumalar .
O meleksi hoşluk dediği şeyin
Tanrısal ruhu gezinir gönül telinde
Sardı mı aşk bunalımı sıkkın yüreğini...
Ve alıp götürür sesini ondan uzaklara yeller
Ki belki de okşarlar bakarsın vefasız kadını...