Ve birden bire Avenarius'u anlayıverdim: Kendini önemli sanan bir dünyaya önem vermeyi reddeder ve bu dünyada gülüşümüze hiç bir yankı bulmazsak, elimizde tek çare vardır: Dünyayı bir blok halinde ele alıp onu kendi oyunumuz için bir nesne haline getirmek; bir oyuncak haline getirmek. Avenarius oynuyor ve oyun önemsiz bir dünyada onun için önem taşıyan tek şey. Ama bu oyun kimseyi güldürmeyecek, o da bunu biliyor.
Sayfa 347
Hayat Neden Bu Kadar Sıkıcı ? DiyenLere … “Bugün ne Yaptın ? “ Hiiiç Aynı işte ne olsun ! DiyenLere , anlatacak bir çok şeyi olması için … Şimdilerde insanlığın en büyük sorun bu … Hayatın sıkıcı , monoton olması dışarıya dahi çıkmak istememek , gün ışığı görmemek … Herşeyin aynı olması insanın canını sıkıyor elbet , bunaltıyor , depresyona
Reklam
752 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
ŞU ÇILGIN TÜRKLER... Bir milletin romanını yazmak zor olmuş olsa gerek. Bu, kütüphanelerimizin baş köşesinde durması gereken, Türklerin yeniden kurtuluşunun romanı. Yirminci yüzyılda yeni bir Türk Destanı yaratarak bağımsız bir devlet kuran Türkler ' in romanı... Kitaba başladığınız andan itibaren siz de bir şekilde bu romanın içerisinde yer
Şu Çılgın Türkler
Şu Çılgın TürklerTurgut Özakman · Bilgi Yayınları · 202321,6bin okunma
En çok kim seviyor seni? Hayatının ilk 11'ini yazsan kalede misin defansta mı? Yoksa şutlarınla mı meşhursun? Hangi tribündesin? Kimlerlesin? En çok hangi mevsimi seversin? En son ne zaman kendi hatrını sordun? En son ne zaman iki elini boynunun arkasına götürdün de kendi sırtını sıvazladın? Kaç kere düştün, kaç defa ayağa kalktın? "Hayat rezümende" kaç ah var? En son kime, "Senin kredin sonsuz bende" dedin de sonra dostluğunu takside bağladın? Vazgeçtiklerinle vazgeçemediklerinin boyları kaç metre olmuş biliyor musun? En son kimi üzdün? O yanındakini üzdüğün akşamı ve rüyanda onu sana su uzatırken gördüğünü hatırlıyor musun? Şimdi sana kaybolan yıllarını verseler geri alır mısın? En çok neye ağlarsın? Empati kelimesini elbezi yaptın her yeri siliyorsun, kimse seni anlamayacak o vakit ne yapacaksın? Hiçbir hikaye bildiğin gibi değil, di mi? Çünkü uzaktan bilemez, uzaktan göremezsin miyopla astigmat var sende. Mızıkçılık yapamazsın, oyunun ortasındasın, tam kaybedecek gibiyken, " Hadi bana müsaade" de diyemezsin! Hayat bu. Sonra bir bakmışsın aklını, kalbini merdaneye kaptırmışsın. Kendini, herkesi üzüp geçer olmuşsun. Geçmiş hayatlardan kalma hesaplarını bırak, sen kalp kırmazsın. Bir gün yakınlarında düşer de dizlerimi, avuçlarımı kanatırsam koşar mısın? Cüzdanında yara bandı taşır mısın?
Zaman makinesi olsaydı ve kendi gençliğime, mesela 17 yaşıma, dönseydim, kendime şunları söylerdim; papatyakokulummm: “En önemli şey aşk. Onu doya doya yaşa bu bir. Ne yapmayı sevdiğini bul. ve sonra o sevdiğin şeyi yapabiliyor musun ona bak. Yapamıyorsan, boşuna enerjini tüketme, yapabilenler yapsın. Yapıyorsan, dünyanın en şanslı insanlarından
" İnsan Sevince " ismini koyduğum ve on adet öykümün bulunduğu basıma hazır ( şu ana kadar bastırabilecek bir yayınevi bulamadım ) kitabımdan sizlere bir öykümü paylaşmak istiyorum. ( En kısa öykümü paylaşıyorum.) Eleştiri ve fikirlerinizle destek olursanız sevinirim. Daha çok kişiye ulaşabilmesi için paylaşabilirsiniz. Aşk Acı
Reklam
"Bazen şu camdan dışarıya bakıyor, onu mahallenin çocuklarıyla oynarken görüyorum. Onu itip kakıyor, oyuncaklannı elinden alıyor, şurasına burasına dirsek atıyorlar. Ve o, asla karşılık vermiyor. Asla. 23 Yalnızca... başını öne eğiyor..." "Şiddeti sevmiyor demek ki," dedi Rahim Han. "Demek istediğim bu değil, Rahim; bal gibi biliyorsun," diye atıldı Baba. "Bu çocukta eksik bir şeyler var." "Evet, gaddarlık." "Kendini savunmanın gaddarlıkla bir ilgisi yoktur. Mahallenin çocukları ona sataşınca ne oluyor, biliyor musun? Hasan öne atılıp onları püskürtüyor. Kendi gözlerimle gördüm. Eve döndükleri zaman, ona soruyorum: 'Hasan'ın yüzündeki yara nasıl oldu?' O da, 'Düştü,' diyor.
SÜRVEYAN HEKİM “Doktordan satılık araba” diye ilan verirler, çok doğru aslında. Ne o arabayı kullanacak vakit bulursunuz, ne de düzenli bir hayatınız olur. Hele bir de cerrahsanız, o uyku denen tatlı şeyle bir türlü buluşamazsınız. Ben de Güneydoğu’da görev yaparken hem uykudan, hem de arabamdan mahrum kaldım. Zaten kullanmaya vakit
http://www.hakanevrensel.com/guneydogudan-oykuler-3/Kitabı okudu
- Konuşmayı kabul ettiğin için sağol. - Ne diyeceksin? - Şeyy... biraz yalnız kalabilir miyiz? Arkadaşın izin verirse? - Kusura bakmayın tek başımıza kalmamız caiz değil. O da olsun. - İyi de okulun içindeyiz, tek başımıza değiliz zaten. Bir sürü insan var etrafta. - Olsun yine de kalsın. Ondan bir şey saklamıyorum nasıl olsa... - Peki... şey... Çok güzelsin... - Böyle şeyler söylemeyin lütfen! - Aslında... seni seviyorum ben. - Ne diyorsunuz? Bunları duymak istemiyorum! - Kötü bir şey söylemedim ki. Seviyorum yani... evlenmek niyeti işte! - Böyle olmaz bu işler. Birilerine iletirsiniz oturup öyle konuşulur. Benim de danışacağım insanlar olur. - Kızım sen aptalsın! Sen var ya harbiden salaksın! Seni hayatında karşılaşabileceğin en gerçek ve kutsal eyleme özne yapmaya çalışıyorum ve sen hala farkında değilsin. Neler kaçırıyorsun biliyor musun? - Ne biçim konuşuyorsun? - Evet öyle konuşuyorum. Sen salaksın kızım! Benim aşkıma özne olma şansını kaybettin. Sümsük bir herifle hayatını geçireceksin. Tüketeceksin kendini. Mutfakta sürüneceksin. Sana bir tek gece şiir okumayacak. Bunu sen istedin. Hak ediyorsun kızım, senin gibiler hak ediyor bunu. Biraz cesur ol kızım, ben iyi bir insanım, senin için olabileceklerin en iyisiyim. - ... - Kaybettin! Cidden kaybettin. Acımıyorum sana bunu seni istedin. Git sümsük bir herif bul. Hatta ablaların bulsun sana... - !!! - Aşk diye bir şeyi ölsen de öğrenemeyeceksin bundan sonra. Hadi eyvallah!
1046 syf.
10/10 puan verdi
Birinci mektub mektubat 1. mektub بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ وَ بِهِ نَسْتَعِينُ Birinci Mektub
Mektubat
MektubatBediüzzaman Said Nursî · Söz Basım Yayın · 20113,536 okunma
Reklam
320 syf.
8/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Fi bir girişti bu seride, Çi ise gelişme ve bence ayrıca sonuç. Bu fikre elbette ki Pi'yi okuduktan sonra varabildim. :) Bu seride iki karakter var: Deniz ve Özge... Özge yaşadığımız çürük (maalesef) sistemi, kendini dahi yaralayacak kadar (insan acı çektikçe insan çünkü) sert, bir o kadar da net ve doğru sözlerle ortaya koyuyor kendi farkındalığı artarken. Deniz ise sistemin farkında fakat kendini ve çevresini sistem dışında tutmaya çabalarken (Fi'de) aldığı yarayı iyileştirmek için kendine dönüyor ve sistemi yerle bir etmek isteyen bir kişinin adımlarını atmaya başlıyor Çi'de. Göksel, Ada, Duru, Can, Sadık ve diğerleri sistemi gözünüze adete sokmak için yaratılmış kuklalar. Sadık'ın Özge ile olan diyalogları sistemi yaşamaya mecbur (!) insanın imdat çığlıkları gibi, fakat sistem kadar güçlü değil. Göksel, sistemin şiddet yönünü oldukça başarılı aktaran bir portre. Göze en son çarpan Ali ise sistemin farkında ve bunun karşısında kendi çıkış yolunu bulmuş bir karakter. Kitaptaki "farkında ideal insan" olarak tüm seride sessiz sessiz çığlık atıyor, bekliyor başta Bilge'nin ve diğerlerinin bu noktaya ulaşabilmelerini. Çağırmıyor çünkü biliyor herkes kendi engellerini aşmak zorunda oraya varabilmek için. Yani... Çi daha güçlü söylüyor sözlerini...
Çi
ÇiAkilah Azra Kohen · Destek Yayınları · 201415,1bin okunma
384 syf.
10/10 puan verdi
·
16 saatte okudu
O kadar harikulade bir kitap ki, kaç yaşında olursanız olun bu kitap kendini okutturmayı biliyor. Ben çok severek okudum, eğlenerek okudum. Kaç aydır kitaplarla aram bozulmuştu ve bu kitap ile yeniden doğdum.
Arkadaşlar Arasında
Arkadaşlar Arasındaİpek Ongun · Artemis Yayınları · 20129,7bin okunma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.