Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
(kül sokağı sakinleri) yüksek bi ses patladı kulağında. -----heeeyy, kime diyorum ulan! kaybolun burdan..-----ben sana git demedim mi. bir huyu vardı---- denilenin her zaman aksini yapan. -------gitmez! gitmedi tabi. bir tanesinde sustalı bıçak. kof, genelde yüreği olmaz bunların. köprünün başını mesken tutmuşlar. haraç istiyor da aga canını
Bugün çok garip hissettim bir an. Sanki varlığım asıl benliğimi ortaya çıkaramıyor gibi. Sanki herkese karşı bir oyun içindeymişim gibi. Kendimi tanıyamıyorum. Kimim ben diye soruyorum? Aldığım cevaplar, yaptığım şeyler kalbimle uyuşmuyor. Kendime yalan söylüyorum. Ve o kadar güzel beceriyorum ki bunu bazen ben bile inanıyorum. Soruyorum kendime kim gerçek "beni" tanıyor diye. Cevap alamıyorum. Sanırım daha ben bile tanıyamadım ki kendimi. Ama insanları çok iyi anlamışım, gözlem yeteneğim çok iyi gelişmiş. Bir insan hakkındaki düşüncemde yanılmıyorum. İnsanları hep tanıyormuşum gibi. Ama kendime bir türlü ulaşamıyorum. Sanki gerçek "ben" o kadar iyi gizlenmiş ki onu ben bile bulamıyorum. ~HM~ 03/06/21 Üç yıl öncesinden bir yazı biraz geçmişime bakmak istedim. Bazı şeyler hala tam oturmamış olsa da artık kendimi tanıyorum. Kimim ben? Dediğimde cevabım var. Üç yıl önce bunları yazdığım zamanları düşünüyorum. Ne kadar saf ve temiz duygular beslemişim. Ne kadar saf bir düzene uydurmuşum kendimi. O yazıları paylaşamayacağım ama ne kadar çok şey öğrenmişim gurur duydum kendimle. Ama düşünüyorum da çoğu da acı ile oldu. Olmamalarını da ister miyim diye soruyorum kendime net bir cevap alamıyorum. ~HM~
Reklam
Şenlik dağıldı, bir acı yel kaldı bahçede yalnız O, mahur beste çalar müjganla ben ağlaşırız Gitti dostlar, şölen bitti, Ne eski heyecan ne hız Yalnız kederli yalnızlığımız da sıralı sırasız - Ahmet Kaya
(çiçek pasajında peynir) onun beyazlarını diledim, bir yıldızdan kopup gelmiş gibiydi ------eeeeee! yani atma. ------abartıyı çok seviyor bu şehir. bir duman aldı moskof! pislik!
Bir Parça Delirmek
Haklı ya da haksız olmadan yazmak istiyorum, doğru ya da yanlış da sizin olsun. Söylediğim her şeye bir kulp takılabildiği için çekiniyorum konuşmaktan. Belki yazmak,fakat altına imzamı atamam zaman durmadığı müddetçe. Yürüsem suç,ayağa kalksam suç,konuşsam suç, sussam belki suç. Ne de kaybolmak bir çare. Yalnızca kendimi duyumsamak,hissetmek istiyorum. Bakın işte,tüm bu kalabalık ve hengame içinde kaybolmadım ve ben de insanım, benim de kalbim var;bir bu anlaşılsın istiyorum. Kimseye kırılmayacak kadar korkuyorum,korkağım. Bir hakkım olduğunu serdedemem, korkarım üzerime çullanırlar diye. Korkarım,meramımı açarsam susturmaya çalışırlar diye. Bir çığlık atmak istiyorum o zaman yalnızca, ben ve siz beni duyun,hissedelim varlığımı,fakat ne dediğimi anlamayın ki suçlamayın beni yine. Şikayetçi değilim,başıma gelen her şeyin müsebbibi benim, biliyorum. Ölmeden önce yalnızca, gerçekten bir insanla konuşabilmek ve onda kendimi hissetmek isterdim. Tüm bunlar çok mu karışık? Belki de öyledir,fakat böylesi daha iyi. İnsanlar bilmedikleri değil, anladıklarını sandıklarının düşmanı çünkü. Ben anlaşılır sayılıp düşman kazanmak istemiyorum. Cesaretim yok.
Az önce metrobüsten inip yürüyen merdivenlere geçtim, önümdeki hanımefendiye gayet çirkin bakışlar atan bir piçten rahatsız olup onu gözden kaçırmamak için hızlandım, tahmin ettiğim gibi Suriyeli'ydi. Önümdeki kadını karanlık bir bölgeye çıkan yolda takip etmeye başladı, üstelik ikinci bir piç de yanındaydı. Yol boyu peşlerinden ayrılmadım, hanımefendi evine girene kadar o piçler takip etti, ben olmasam kim bilir ne yapacaktılar. Türk halkına bunları reva görenin iki cihanda da ateş içinde kalmasını dilerim.
Reklam
Ümitsizliğin şiiri
Derme çatma bir hayat Bin emeğin bir etmediği bir zaman Bir uğraşın kifayetsizliği Sevmeler kısa Ömürler kısa Dermansız bacaklar Fersiz gözler Kifayetsiz sözler Düşünüyorum o zaman varım demeyeceğim tabi ki de Düşünüyorum…. yaşasam yaşasam Bilemedin yirmi bilemedin On yıl O da geçmez kahırla, cefayla, nazla Ne desem boş Ne desen boş …..
Kandemir
Kandemir
Bilemezsin! Sana verecek bir armağanı ne çok aradığımı.. Hiçbir şey içime sinmedi. Altın madenine altın sunmanın ne anlamı var, Ya da okyanusa su.. Düşündüğüm her şey Doğuya baharat götürmek gibiydi. Kalbimi ve ruhumu vermemin bir yararı yok, Çünkü Sen zaten bunlara sahipsin. O yüzden sana bir ayna getirdim. Kendine bak ve beni hatırla..
zamanı geldiğinde vazgeçmeyi bildim o kadar
Ne hesabını veremeyeceğim bir günüm oldu ne de vicdanımı lekeleyen bir geçmişim.... Ne hissettiysem onu söyledim, onu yaşadım. Yaşadığım bir tek andan bile pişmanlık duymadım. Asla keşkelerim olmadı. Hiçbir zaman kendimle vicdan mahkemesi yapmak zorunda kalmadım. Karşıma bazen gerçek yüzler, bazen sahteler çıktı ama olsun ben yine sadece hislerimle yaşadım. Asla sevmediğim birine seni seviyorum demedim, ya da asla birini severken karşılığını beklemedim. Dostluğuma değer biçmedim, sevgime ise hiçbir zaman sınır çizmedim. Sevdiysem sonuna kadar gittim,bitirdiysem öldürse de hasreti geriye dönmedim. Bazen çok kırıldım, bazen belki de kırdım. Ama hata insana mahsustur dedim. Affettim, af diledim. Kimileri birden fazla kırdılar kalbimi ama ben onları yine de affettim. Onlar belki beni saflıkla yargıladılar.Belki de içten içe sinsice güldüler. Ama asıl unuttukları şuydu. Ben aldanmadım. Aldanan her zaman kendileri oldular ama bunu anlayamadılar. Bir insan kaybının ne olduğu bilemedikleri için... Kaybetmek onlar için bir alışkanlık haline geldiği için... Oysa ben hiç insan kaybetmedim. Sadece zamanı geldiğinde vazgeçmeyi bildim o kadar.
Can Yücel
Can Yücel
Ebû Hureyre radıyallahu anh'dan rivayet edildiğine göre, o, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'i şöyle buyururken dinlemiştir: ''Ne dersiniz, sizden birinin evinin önünde bir nehir olsa ve günde beş defa orada yıkansa bu onda her hangi bir kir bırakır mı?'' Sahâbîler ''Hayır, onda hiçbir kir bırakmaz'' dediler. Bunun üzerine Allah Resûlü şöyle buyurdu: ''Beş vakit namaz da işte böyledir. Allah onunla günahları yok eder.'' [Müslim, Mesâcid 283. ]
Reklam
Hiç de estetik olmayan görsellerle karşınızdayım. Taşınıyoruz. İlk kitaplardan başladım. Zaman içinde bir hayli kitap toplamışız evimize. Elime aldığım her kitap bir milisaniyeliğine de olsa beni başka bir ana götürüyor. Annemin genç kızlığında İsmet Özel’e, Rasim Özdenören’e imzalattığı neredeyse o her yeri çizili kitaplar. Annemin ben 10
Baby Reindeer
az önce bitirdim ama o da beni bitirdi. son zamanlarda izlediğim en etkileyici yapımdı. bağlanmak, hayallerin peşinden koşarken yapılan fedakarlıklar, hata üstüne hata yapıp tekrar başa dönmek, yitirilen özgüven, kırılan umutlar, küçük avuntular... oyunculuk da muhteşemdi. hele o itiraf sahnesindeki performans müthişti. yaşanan travmaların insana neler yaptırabileceği ve neler yaşatabileceği üzerine müthiş bir dram. Üstelik gerçek bir olaydan uyarlama. herşey dozunda, her şey olması gerektiği gibiydi. ne eksik ne fazla. ayrıca kurgunun ve diyalogların da oldukça başarılı olduğunu eklemeden geçmeyeyim.
DÖRT HAK MEZHEPTEN BİRİNE UYMALIYIZ
Ehl-i Sünnet ve’l-Cemâat’in amelde dört büyük (Hanefî, Malikî, Şâfiî ve Hanbelî) mezhebi, Müslümanlar hakkında bir ilâhî rahmettir. Bunlar edille-i erbaadan (Kitap(Kuran'ı Kerim), Sünnet(Hadisi Şerif), İcmâ ve Kıyâs-ı Fukahâ’dan) dînî hükümleri çıkarmış, Müslümanlara takip edecekleri yolu açıkça göstermişlerdir. Bu mezheplerden birine uyan
Genç adam Bilgeye sordu: "Muslüman olduğu halde insanların kaba ve sert olmalarını anlayamıyorum. Bunun nedeni nedir efendim?" Bilge derin bir nefes alıp gence baktı. Sesini acı bir tebessüme sarıp konuşmaya başladı : "Allah'ın söylediklerini öğrenip Allah'ı öğrenmeyenlere baktığında onların kaba ve sert olduğunu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.