Zweig bu novellasında tutkulu bir yasak aşkı işlemiş..
Bir şirkette müdür asistanı olarak görev yapan Ludwig isimli bir zırto, müdürünün işleri daha iyi asiste edebilmesi adına ona kendi evinde yaşamayı teklif etmesi üzerine müdürün evine yerleşir.. Burada “tilkiye kümeste nöbet tutar mısın demişler, o da gülmekten cevap verememiş” sözü geldi aklıma her ne hikmetse.. ;)
Ve evet kaçılılmaz son; anlatımdan anladığım kadarıyla müdürün yaşça kendinden küçük olan karısıyla Ludwig zırtosu işi pişirir (bkz Aşk-ı Memnu = Adnan-Bihter-Behlül örneği). Bak şimdi bir tane daha veciz söz geldi aklıma, söylemesem olmaz.. ;) Yüz verme yetime, döner koyar ….ne.. ;)
Neyse efendim biz incelememize devam edelim; İlerleyen süreçte şirketin maden sektöründe yapacağı yeni yatırım için Ludwig’in iki yıllığına Meksika’ya gitmesi gerekir.. Zar zor yasak aşkından ayrılıp Meksika’ya gider, ancak oradayken birinci Dünya Savaşı patlak verir.. Bu iki yıllık süre olur mu sana dokuz yıl.. Bu geçen dokuz yıllık sürede kadının eşi ölmüş Ludvig de başka bir kadınla evlenmiş ve iki çocuğu olmuştur.. Dokuz yılın ardından tekrardan bir nevi toplantı için Berlin’e dönen Ludwig kadınla tekrar görüşmüştür ama ne Ludwig eski Ludwig’tir, ne de kadın eski kadın..
İncelememin ilk satırında da değindiğim üzere kitabın temasını yasak bir aşk oluşturmakta..
Ben ana haylarıyla kitaba değindim, okuyup okumamak sizlere kalmış..
Sinan Canan gerçekten çok kaliteli ve inançlı bir bilim insanı.. Bilimi, diğer bilim insanlarının büyük bölümünü yaptığı gibi Allah’a inkar etmek amacıyla değil, yüce yaradanın sorgulanamaz varlığını ispat etmek amacıyla kullanan, saygıyı hak eden, ayakta alkışlanası bir Sinirbilim sevdası..
Kendisi bir fizyoloji profesörü fakat aynı zamanda da kendi deyimiyle bir Sinirbilim sevdalısı ve Türkiye’de nöroloji denince akla ilk gelen isimlerden.. Kitap soru-cevap şeklinde ilerliyor; Pelin çift soruyor, Sinan Canan dolu dolu anlatıyor.. Beynimizin ne kadar mükemmel bir organ olduğunu bir kez daha anlamamızı sağlıyor..
Ben hemen öncesinde David Eagleman’ın Incognito’sunu okumuştum.. O da çok kaliteli bilimsel veriler içeriyordu beynimize dair, lakin ne yalan söyleyeyim bu kitap daha bizden, daha bizi anlatır gibi geldi bana..
Velhasılkelam; ben vücudumuzun komuta merkezi olan, hala bir çok cevaplmayan soruyu da bünyesinde barındıran, o muhteşem organımımızı yani beynimizin derinliklerini merak eden tüm okur kardeşlerime anlamlandıramadığımız bir çok şeyin açıklamasını bulacağımız bu kaliteli kitabı kesinlikle okumalarını tavsiye ediyorum..
Okuyunuz efendim..!
Bu soğuk İskandinav ülkelerinden uzak duracaksın aga..
Benim bu coğrafyadan okuduğum ilk kitap Ejderha dövmeli kız romanıydı. Ki benim okuduğum zamanlar filmi uyarlaması falan hak getire hiç bir şey yoktu ortada. Kanımı doldurmuştu o hikaye. Tıpkı bu roman gibi. Ay i zamanda şimdi bu kitabı da bitirince bariz bir kaç şey fark ettim.
Mesela o
İlk kitaptan sonra bu kitap ilaç gibi geldi. Bu kadar iyi olacağını tahmin etmemiştim ve iyi ki de okumaya devam etmişim. Chestnut serisinin ikinci kitabında en büyük ve ketum abi Cade çocuğu Luke'a bakması için bir dadı ararken imdadına Summer yetişir. İlk kitaptan tanıdığımız Summer'ın en yakın arkadaşı Willa çalıştığı yer tadilata girince yaz tatili için işi kabul eder. Bu tür zıt karakterlerin dinamikleri iyi ayarlanınca okumaktan çok keyif alıyorum. Cade ne kadar ketumsa Willa da bir o kadar deli dolu, ilk kitabı ne kadar sevmesem de Summer’a bayılmıştım ve onun kadar iyi bir karakter okuyacağımı düşünmemiştim ama Willa çok farklı bir yapıya sahip. Rhett karakterine de ısınamamıştım, karakterini çözememiştim ve pek iyi de yazılmamıştı ama Cade’in tarafından okuduğum bölümler beni bitirdi. Bu kitap beni daha çok güldürdü ve daha çok üzdü, ileride çıkacak kitaplardaki baş karakterlerin de biraz spoilerını veriyor ve ilk kitaptan tanıdığımız karakterlerin de şu anki yaşadıklarını okumamız da güzeldi. Bana kalırsa birbiriyle bağlantılı kitaplarda sırayla gidilebilir ama kötüyse birkaç kitap atlanabilir. İlk kitabı okumayı düşünmüyorsanız bile bu kitabı kesinlikle çok seveceksiniz.
ille ispanyolca mı öğrenelim?
Geçen yaz alakarga indirim yapınca yaklaşık 10-15 kitap almıştım, bu kitap da onlardan biri. Kitapların yarısını okuyup beğenmemiş ve diğer yarısına 'zaten kötü' düşüncesiyle ara sıra cesaretimi ve mentalimi toplayarak başlıyordum. Bu kitap ise, sürekli gözümün kaydığı fakat kötü çıkmasını içimin almayacağı bir seçenekti benim için.
·
Not rated
Anlattığımız hikayeler kadar varız. Bu da aslında yaşadığım seyler kadar var olduğumuzu gösteriyor.
Sizce bir kitapta ne anlatılır?
Bazı kitaplar çok okunur bazıları az; bazı kitapları ölmeden önce herkesin mutlaka okuması gerekirken bazı kitaplar kimine göre okunmaya değmez. O hâlde tüm bu gidişatı belirleyen kriterler ve sınırlar da
