Hayatın maratonu ve monotonluğunda kaybolmayalım biz… Toz zerrecikleri bile anlam kazansın… Her ışık hüzmesi hayran bıraksın, her esinti sadece tenimizi değil ruhumuzu da okşasın. Her dalga sıkıntıları alıp uzaklara götürürken bize huzur getirsin. Kuşlar bu defa uyum içinde ötsün, herkese gürültü gelen bize tatlı bir melodi gelsin. Herkesin basıp geçtiği o kurumuş yaprağa biz durup bakalım, şekli bize bir şeyleri anımsatsın. Başkalarının fal için yolduğu papatyaları biz koparmaya kıyamayalım… Her zaman etrafımızdaki güzellikleri keşfetmek için bakalım dünyaya . Yarışmayalım hayatla; varsın biraz ağırdan alalım, anın tadını çıkaralım. Güneş asla erkenden doğmak için acele etmez, çiçekler vaktinden önce açmaz, biz de her anımıza aynı kıymeti verelim. Elbet her gün birbirine benzer ama biz hep biraz çılgın olalım, biraz beklenmedik, biraz farklı, biraz eğlenceli… Her gün aynı saatte aynı şeyleri yesek bile her defasında farklı olsun bizim için.
687 syf.
10/10 puan verdi
·
39 günde okudu
Olmak istediğimiz kişi ile olduğumuz kişinin mücadelesi
Yaşamının her evresini sefaletle geçiren yazarın kumar sorunu vardı ve biriken borçlarını kapatmak için kitap yazmak zorundaydı. Toplumsal olaylar konusunda sessiz kalmak istemez, reform isteyen halkın yanında olmayı tercih ederdi. Bunun üzerine Rusya'nın Avrupa ülkelerine nazaran yeterince gelişmediğini düşünen bir grup aydın yeni bir reform
Suç ve Ceza
Suç ve CezaFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022158,8bin okunma
Reklam
#5
Hayırlı akşamlar! Bugün de, agresif ve sözde 'aşırı koruyucu' ebeveynelere dair bir örnek getirelim. 3 yaşındaki bir hastamıza, yatış işlemeleri kapsamında damar yolu açıyorduk. Doğal olarak, çok ağladı, hareketlendi, çırpındı durdu. Bu durum karşısında hastamızın annesi (annenin yorgunluğunu anlamakla birlikte) aşırı bir öfke ve
Çocukların Dünyası

Çocukların Dünyası

@cocukduygusu
·
18 Mayıs 2023 23:35
Ebeveyn modelleri
Günümüz kadınlarının büyük çoğunluğun ve çocuklarını yetiştirme tarzlarının pratik sahadan örneklerinin yeterince dile getirilmediği kanaatindeyim. Bazı "anne" modellerinin ciddi anlamda mütalaa edilmesi ve üzerine çözüm fikirlerinin üretilmesi elzem bir hâl almış durumda. Çok büyük yaralar açılıyor çocukların, gençlerin kalplerine. Bir çok anne-baba bunun farkında bile değil âdeta. Bir yandan onların benliğine ilmek ilmek değersizlik duygusu işleyen ebeveynler diğer yandan "hoşgörülü ebeveynlik" maskesi altında şımartılan çocuklar. İkisi de kendilerine, kimliklerine, nihâyetinde topluma büyük izler bırakmakta. Sızısı kolay kolay geçmeyecek yaralar bunlar üstelik. Bu iletiyi, yukarıda bahsettiğim pratik sahadan örneklerin paylaşımının azlığından mülhem, buraya bırakıyor; bu örneklere şahit oldukça da bu iletinin altında toplamayı temenni ediyorum. Kendi tecrübelerinden bahsetmek isteyen olursa, memnuniyetle istifade etmek isterim. Problemleri açıkça konuşmalı, yanlışlarımızı aynada önce kendimize itiraf etmeliyiz. Görmüyor muyuz gençlerimizin nereye doğru aktığını? En büyük vebal, çocukların yetiştiği ailelerine ait. Öyleyse çözüm de yine orada olsa gerek. Çocukların, gençlerin yüreklerini, şahsiyetlerini, onurlarını hırpalamayalım. Kim bilir... Herkesin hayalini kurduğu "dünyayı kurtarma" özleminin kilit anahtarı, bir nesli yaralamamakta saklı belki de.
Şehrin ışıkları altında yürümeye devam ederken, hayatın mazi tarafında kalan yıllarımı düşündüm. Tozlu raflarda yalnızlığa terk edilmiş kitapların arasına konulan eskimiş takvim yaprakları gibi uzakta duruyor geçen güzel günler. Onları bulmak ve bir daha o günlere gitmek imkansız. Biliyorum, güzel günlerin kıymeti gidince anlaşılır. Gidip de dönmeyen güzel günlere dargınım. Dünya rahat yeri değil bilirim. Dile söylemek kolay, kalbe anlatmak zor. Hayat imtihanı ağır olur bazen. Yaslanacak bir omuz ararız yakınımızda bizi anlayan. Hayat, geriye asla dönülemeyecek bir sûrette biz zaman ve mekânla kayıtlı olan fâniler için geleceğe doğru akıtılıyor tüm zaman ve mekânların Sahibi tarafından. Allah (cc), O' dur kudreti her şeye yeten. Geçen yıllar, sıkıntıyla geçmiş olsa bile yine de özlem duyuluyor o yıllara. Hayat gidiyor diye mi bu özlem? İnsan hayatta olmayı seviyor. Bu hayatın sona doğru gitmesini ve bir gün son bulmasını istemiyor. Sonlu bir hayata kalp razı değil çünkü. Dinle kalbini, duyacaksın. Biraz yalnız kaldığında anlayacaksın. Bazen yalnızlık iyi gelir. “Kalb, ebedü’l-âbâda müteveccih açılmış bir penceredir. Bu fâni dünyaya razı değildir." diyerek bu hakikate ışık tutar Bediüzzaman. Ey dost! Bu yazıyı okurken sen de sonsuzluğu düşün ve hakikat penceresinden bakarak kalp ve ruhunun sesini dinlemeye çalış veya benim gibi yalnız bir gece yürüyüşüne çık, kendini dinle, kalbini dinle, vicdanını dinle. 'Bir Gece Yürüyüşünde' başlıklı yazımızdan Yoldan Geçerken/ Mehmet Kazar 5 Ocak 2021
Rasulullah ﷺ şöyle buyurmuştur: “Bir kimse her gün yüz defa, lâ ilâhe illallahu vahdehû lâ şerîke leh, lehu’l-mulku ve lehu’l-hamdu ve huve alâ kulli şey’in kadîr. Meali: Bir ve ortağı olmayan Allah’tan başka ilah yoktur. Mülk O’nundur, hamd O’nadır, O’nun her şeye gücü yeter.Ondan başka güç ve kuvvet yoktur.O'ndan başka hak ilah yoktur. derse, on köle azat etmiş kadar sevap kazanır; ona yüz iyilik sevabı yazılır; yüz günahı bağışlanır; bu zikir o gün akşama kadar o kimsenin şeytandan korunmasını sağlar. Bu zikri ondan daha fazla tekrarlayan kimse dışında hiç kimse daha faziletli bir iş yapmamış olur.” (Buhârî 3293, Muslim 2691)
her kitap kendi içinde bir büyünün gizini, tılsımını barındırmaz mıydı?
Kitapların içinde büyüler, cinler, efsunlar yaşardı. Bütün büyüler ve efsunlar gizli kitaplara bakılarak yapılmaz mıydı? Büyücüler sırlarını, kitapların sayfalarına kimi zaman şifreli yazılarla, karanlık işaretlerle, bir gün mührünü çözecek olan birini bekleyen özel ve gizli bir dille yazmazlar mıydı? Hem yalnızca konusu cinler, büyüler, efsunlar olan kitaplar değil, her kitap kendi içinde bir büyünün gizini, tılsımını barındırmaz mıydı? Akhbar'ı korkutan da buydu. Bir kitabın kapağı, ona hep tekinsiz bir dünyanın kapısı gibi gelir, o kapıdan bir kez girdikten sonra bir daha dönememekten korkardı. Kelimelerin çölünde kaybolmaktan korkuyordu. Hayatı boyunca kelimelerden korkmuştu. Kelimeler ona içinin tehlikeli bir yer olduğunu söylüyor, bu yüzden mümkün olduğunca kelimeler olmadan düşünmeye çalışıyordu. Kelimeler, içiyle dünya arasında engeldi. Dünyayı kelimelerle tarif etmeye kalktığında da dünya büsbütün ürkünçleşiyordu. ...
Reklam
Profesör: Neuroquantology dergisinde bu konuda bir araştırma makalesi vardı. Ne deniyordu o eşyalara dokunarak bilgi elde etmeye doktor? "Psikometri "
Canım Resûlullah :))
Âişe(r.a) rivayet etmiştir: "Resûlullah(s.a.v) (bir gün bana hitaben): -(Ey Âişe!) Muhakkak ki ben, senin öfke ve hoşnutluk halini bilirim!' buyurdu. Âişe (r.a) devamla der ki: Ben de, O'na: - Bu durumumu nasıl bilirsin, ey Allah'ın Resûlü!' dedim. Resûlullah(s.a.v) -Sen hoşnut olduğun zaman: 'Evet, Muhammed'in Rabbi hakkı için!'dersin. Öfkeli olduğun zaman ise: "Hayır, İbrahim'in Rabbi hakkı için!' dersin buyurdu.
Hızır
Biri varmış, biri yokmuş... Bir Padişah varmış. Bu Padişah bir gün tellallar bağırttırmış: "Kim bana Hızır’ı bulup getirirse ona ne isterse vereceğim," diye. Hızır’ı kim bulabilir? Hiç kimseden ses çıkmamış. Bir fakir adam varmış. Bir sürü oğlu uşağı varmış bunun. Karısına demiş ki: "Karı, nasıl olsa hepimiz nerdeyse açlıktan
Arkadaşlar birbirine ayna tutar; o ayna ile birbir­ lerini normalde ulaşılabilir olmayan şekillerde görür­ ler. Birey olarak kendilerini geliştirmelerini sağlayan bu aynadır.
Reklam
Hikayelerin gücüne hala -çoğu gün, çoğu zaman- inanıyorum. Aristoteles gibi ben de kurmaca yazının, soyut kuramsal dille cesur­ca ifade edilmesi mümkün olmayan doğruları hikayelerle anlatabileceğine inanıyorum. Alice Harikalar Diyarında kitabında öyle fikirler var ki onları özetlemek, yüz enstrümanın çal­dığı bir senfoninin bütün bölümlerini seslen­dirmeye çalışmaktan farksız çünkü kurmaca yazın indirgenmeye direnir. Kurmaca yazın dünyayı tek başına düzeltemez. Ama ben, iyi ya da önemli olduğu düşüncesiyle bir metnin harcına kattığınız her şeyi, bir başkasının o metinden çekip çıkarabileceği gerçeğinin paha biçilmez olduğuna hala inanıyorum. Elena Ferrante'nin"yakaladığı günlük deneyimleri hayal gücüyle birbirine bağlayan ve insan ah­valiyle ilgili temel sorularla aralarında bağlantı kuran bir balık ağı" olarak tanımladığı şey bu. Fakat artık, hayret verici teknolojik atılımla­rın insan hayatındaki eşitsizlikle buluştuğu günümüzde kurmaca yazının değerini koru­mak için yeni seslere ihtiyacımız var.
Sayfa 54 - Domingo
Bu iki yaşlı deniz birbirlerine ne hikâyeler anlatır diye kendime sorarım. Şurada, önümüzde buluşuyorlar, sakince, gürültüsüz. GENET: Dalgasız. BECKETT: Evet. Kendi sırları var onların. Uyuyamadığım bir gün annem bana, "Denizin anlattıklarını dinle uyursun..." demişti. Yıllarca, yatağıma uzanıp, öyle yaptım, kulaklarım hep aynı eski hikâyeyi anlatan bahçenin bitimindeki o yaşlı denizle dolu...
YÜKSEK BİR ÇALIŞMA TEMPOSUNUN MANİFESTOSU / MARTİN GİBİ ÇALIŞMAK
Uyku: Sağlıklı bir insan için bazen günde 4,5 saatlik bir uyku yeterli olabilir. Eğer ki çok fazla çalışıyorsanız kimi zaman bu şekilde yapabilirsiniz. Lakin uzun dönemli olarak düşünüyorsanız günde en azından 6 saat uyumanız gerekiyor. (Az uyumak, uykuya duyulan ihtiyacı arttırıyor ve bu da uyku verimliliğini zorunlu olarak yükseltiyor. Bu
272 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
7 günde okudu
Hayatımda ilk kez bir çizgi roman okudum ve okuduktan sonra daha fazla okumalarımda yer vermem gerektiğini fark ettim. Daha önce severek izlediğim Karga filminin çizgi romanı da oldukça başarılıydı bana göre. Eric ve Shelly birbirine çok aşık bir çift. Hatta öylesine seviyorlar ki ikisi de sahip oldukları mutluluktan korkuyorlar, zira bir gün bunu kaydedebilirler diye. Ne yazık ki korktukları başlarına geliyor ve evlenme arifesinde olan çiftin araçlarının bozulduğu bir yolda yasaklı madde alan bir grup genç onlarla karşılaşıp önce Eric’i sonrasında da Shelly’yi acımasızca öldürüyorlar. Ve bir karga yardımıyla hayata dönen Eric, mutluluklarına gölge düşüren bu insanlardan tek tek intikam almaya başlıyor. Hem aşk, hüzün ve intikamla örülü bu hikayeyi ilgililerine tavsiye ederim.
Karga
KargaJames O'Barr · İthaki Yayınları · 202345 okunma
O gün biz kadınların bu dünyada ne kadar yalnız olduğumuzun farkına vardım!
Resim