"Biz Starklar’ın damarında hâlâ İlk İnsanlar’ın kanı dolaşır. Biz cezanın, hükmü veren tarafından infaz edilmesi gerektiğine inanırız. Kılıcı, hükmü veren indirir. Bir adamın canını alacaksan, onun gözlerine bakıp son sözlerini dinleyecek cesaretin de olmalı. Bunu yapamıyorsan belki de ölmeyi hak etmiyordur hakkında hüküm verdiğin. Bir gün Bran, Robb’un sancak beyi sen olacaksın. Kendin, kardeşin ve kralın adına yönetmen gereken bir kalen olduğunda adalet senin ellerinden dağıtılacak. O zaman geldiğinde, ölüm emri vermekten zevk duymamalısın ama cezayı infaz etme görevinden de kaçmamalısın. Beslediği cellatların ardına sığınan hükümdar, er geç unutur ölümün nasıl bir şey olduğunu."
Sayfa 20 - Eddard StarkKitabı okuyor
O büyük gün geldiğinde ben kimbilir kaç yıldan beri ebedi yatağımda toprağın derinliklerinde sonsuz bir uykuda uyuyor olacağım. Fakat alınca ne zamandır beklediğim haberi uyanıp, sesimi kimse duymadan o büyük zaferin tarifsiz coşkusuyla kara toprağın altından, ben de haykıracağım ...
Reklam
"Ah o gün geldiğinde genç olsaydım... Kavminin seni buralardan sürüp çıkardığı gün ben de senin arkanda yerimi alsaydım."
Bu cümle, yazmayı öğrendiğimin kanıtıdır. Bu cümleyse, okumaya devam ettiğinin kanıtı. Birlikte, iki kanıtı olan bir suç işleyeceğiz. Bir hayata son vereceğiz. Ancak korkma.Doğum yeri belli olmayan ölümün serpilişi o kadar yavaş olacak ki ölenin kim olduğunu anlamayacaksın. İşlediğin bir suçtan ötürü, belki de ilk kez pişmanlık duymayacaksın. Belki de o gün geldiğinde, bir hayata son vermenin suç olmadığına inanacaksın.
Fakat şimdi ... Şimdi o benimdi. Muhtaç bakan gözleri yanıyor benimkileri arıyordu. Yanıtını kızaran yüzümde bulmuş olmalıydı, çünkü birdenbire elleri baldırlarımı kavradı ve kaldırdı. İçgüdüsel olarak bacaklarıma belinin etrafına sardım. Kendini bana iyice bastırınca inledim. Onun tamamını hissetmek için yanıp tutuşuyordum. Dudaklarını
Sayfa 223
Korkuma yenilmeyecek ve en sonuna kadar gidecektim. O gün geldiğinde, herkesin tek tek buradan çıkıp gittiğini gördüğümde geri kalan her şey önemsiz olacaktı. Burada sonsuza kadar kalsam bile bu yukarıdaki dünyada kimsenin hayatında bir fark yaratmazdı, bundan adım gibi emindim. Oysa diğerlerinin varlığı birileri için önemliydi, en azından onlar hayata dönmeliydi. Ben ise elimden geleni yapacak, çabalayacak, hayat beni nereye sürükleyecekse bunu kabul edecektim. Özlenmediğimi, aranmadığımı, merak edilmediğimi bilmek beni içten içe öldürüyordu zaten. Fiziksel olarak ölmek çok da büyük bir değişiklik olmasa gerekti.
Reklam
Her defasında bundan daha az rahatsız oldu ve bir gün geldi, Zamir yalan söylerken hiçbir şey hissetmedi. O kadar ki doğruyla yalanı aynı fizyolojik belirtiler eşliğinde söyleyebiliyordu. Yani bir yalan makinesini alt edebilecek noktaya geldiğinde henüz sekiz yaşındaydı.
Sayfa 206 - Doğan Kitap Yayınları
Giden gitmiştir gittiği gün de bitmiştir
“Asude Hanım bu eve geldiğinde beni zorla peşlerinden göndermeye çalıştınız. Size göre yalnız kalan kadın ve erkek günah olan hareketlerde bulunuyorlar. Ben kocama güveniyorum Fadime Hanım. Onca zaman gözünün değmediği kadına benimle evlendikten sonra değeceğini sanmıyorum ki değdi mi açıkçası oturup ağlamam ya da beni bırakma diye yalvarmam. Ben onu gözetlediğim için sırf beni aldatmıyorsa o zaman onun adamlığından şüphe ederim. Emin olun aklıma bir kere şüphe düştü mü onu kendime bağlamaya çalışmam.”
"Ben her sabah üzümlü kek yerim;o kadar." Karşımdakinin özelliğime, şaşmazlığıma...hayreti, hoşuma gider. Bu nedenle birisiyle yaşamak korkunçtur. Geldiğinde, üzümlü kek yemediğimi anlamasın diye, her sabah yemeğe başlarım. Etken taraf ben olduğum için, o da yemeye başlar. Oysa iki üç gün sonra, zeytin peynir burnunda tüter, ve dördüncü gün beni terk eder."Oh" derim benim de içim bayılmıştır.O kendi evinde, ben kendi evimde, birbirimizden habersiz, zeytin yemeye, avucumuza tuz döküp yalamaya başlarız.
Neden odaklanamıyoruz?
Gün boyunca beynimizde adenozin adında bir kimyasal birikiyor ve uykumuz geldiğinde bize haber veriyor. Kafein ise adenozin düzeyini algılayan reseptörü bloke ediyor. "Benzin göstergesinin üstünü kapatmaya benzetiyorum ben bunu. Kendimize daha çok enerji veriyor değiliz - ne kadar boşaldığımızın farkına varmıyoruz sadece. Kafeinin etkisi geçtiğinde de iki kat yorulmuş oluyoruz." Ne kadar az uyursanız dünya da o ölçüde bulanıklaşıyor her bakımdan - anlık odaklanma beceriniz, derinlemesine düşünüp bağlantılar kurma beceriniz ve hafızanız bakımından
Reklam
Bazen akıl ve kalp arasındaki o ince çizgi ipliğe dönüşüyor ve karışıp düğüm oluyordu. İnsan düğümü çözmeye çalıştıkça daha da karmaşıklaşıyordu. Ve bir gün düğüm çözülemeyecek kadar sıkı bir hâle geldiğinde kalp ve akıl arasında bir çizgi kalmıyordu.
"Demek insanoğlu yerimizi bir kez daha buldu. Bu demektir ki, bize artık rahat yüzü göstermeyecek." Camsap hemen atıldı, dedi: "Beni kuyuda bir başıma bırakan, yazgıma terk eden arkadaşlarımdan söz ediyorsanız eğer, onlardan çekinmeniz için hiç bir neden yok. Onların en çok unutmak isteyecekleri şey, o kuyu, o kuyuda ölüme terk
Sayfa 35
O gün, o uzak günde, O gece, o uzak gecede, O yıl, o uzak yılda- Tufan meydana geldiğinde.
Kadın Cennettir!!!
Her kadın bir gün seveceği adam için kalbinde günahtan uzak tutulmuş bir cennet taşır. O cenneti sadece sevdiği adam için saklar ve ondan başka hiç kimsenin oraya ulaşmasına izin vermez. Yaşadığı her gün cennetini onun için süsler ve sabırla onun geleceği günü bekler. O gün geldiğinde o adamı gördüğünde, vicdan ve sadakatinin varlığını hissettiğinde, günaha girmeden sevebilen bir adam olduğuna karar verdiğinde; onu kollarına saracak, gönlüne efendi yapacak ve cennetinin en güzel köşklerinde ağırlayacaktır. Eğer siz de bir kadının cennetine girmek istiyorsanız; vicdan ve sadakatinizin ağırlığı, çıkar ve menfaatlerinizden çok daha fazla olmalıdır....
Resim