Bu kenar mahalle dalaşıyla hiç ilgisi olmayan cumhuriyetçi tarafın liderleri apansız tutuklanır ve o kadar zalimane işkenceler görürler ki, ifadelerinde diktatörün kendi amaçları yolunda yararlanabileceği her şeyi söylerler: Sözde bir Aziz Bartolomeus Yortusu Kıyımı planlanmaktadır; Calvin ve yandaşları katledilecektir ve şehre yabancı ülkelerden askeri birlikler sokulacaktır.
Sayfa 183 - Can Yayınları
Hakikat ne kadar uzatılıp çekiştirilirse de asla kopmaz ve tıpkı yağın Su üstüne çıkması gibi,o da daima yalanların üzerine çıkar.
Reklam
"Dünyadaki tüm eleştirmenler haklı olabilir, ama ben benim... Ve beğendiğim şeyleri insanlığın oy birliğiyle verdiği bir hüküm uğruna feda edecek değilim. Eğer bir şeyden hoşlanmıyorsam, hoşlanmıyorum demektir, işte o kadar; şu gök kubbenin altında sırf benim türümden gelenlerin çoğu beğendi ya da beğenmiş gibi yaptı diye, bir maymun gibi davranıp beğeniyormuşum gibi yapmamı gerektiren tek bir neden yok. Beğendiğim ya da beğenmediğim şeyler söz konusu olduğunda modayı takip etmem mümkün değil."
Karşındakini yargılamayı bırakırsan ‘bana zarar verdi’ yargısından kurtulursun. ‘Bana zarar verdi’ yargısından kurtulursan zarar dediğin şeyden de kurtulmuş olursun. İyi de ben güçlü filan değilim ki! Böyle vir vir vir konuştuğuma bakma. İnsan başka çaresi olmayınca öyleymiş gibi yapıyor.” “Bazen insan, konuştuğu kişi daha ağzını açmadan neler
Dünya o kadar büyük ki; Bir noktayım ortasında, ne yapsam. Bazan da o kadar küçülüyor ki dünya, Devrilecek sanıyorum, kımıldarsam. Hayat o kadar uzun ki, Öyle bitmez geliyor ki bir an.. Bir de bakıyorum, o kadar kısalıyor ki; Ne çıkar, diyorum, bir hayattan.
Kapitalizm de öyle diyor !!
Bilim ne diyor: Dünyada herkesten çok kendini sev, çünkü dünyada her şey kişisel çıkara dayalıdır. Eğer bir tek kendini seversen, işini gerektiğince yaparsın, kaftanın da bölünmeden, bütünüyle senin üzerinde kalır. Bu arada ekonomi, bu bilimsel gerçeğe şunu ekliyor: Toplumda ne kadar çok insanın işleri yolunda olursa, diğer bir deyişle, kaftanlar ne kadar bütün kalırsa, toplumun temelleri de o kadar sağlam ve genel gidiş o kadar yolunda olur. Böylece ne oluyor: Yalnızca kendim için kazanmakla, herkes için de kazanmış oluyorum, komşumun ikiye bölünmüş bir kaftan değil, bunun daha fazlasını, üstelik de birilerinin cömertliğiyle değil, tüm toplumun genel ilerleyişiyle elde etmesine olanak sağlamış oluyorum. Basit bir düşünce, ama ne yazık ki, içinde bulunduğumuz heyecan ve düşseverlik yüzünden uzun süre akla gelmedi. Oysa, sanırım fazla zekâya gerek gösteren bir konu değil…
Reklam
Zavallı biz kadınlar! Bizi hiç insan yerine koymazlar. Babalarımız istedikleri adama bizi hediye edercesine verir. O adamın huyunu suyunu soruşturmaz. O adamla geçinebilir miyiz diye hiç düşünmezler. Bize bir defa "Seni filanca adama vereceğiz." derler o kadar. Biz susarız ama gönlümüz ne der? "Ya Rabbi, babamın söylediği o genç, yakışıklı, iyi huylu olsun." Bazen öyle de olur. Fakat bazen tam tersi... Bize koca olacak adam ya altmış yaşında, yahut bir gözü kör, burunsuz, sarhoş veya ahmak çıkar. Ah siz erkekler ne zalimsiniz! Bir kızcağızın gözü biraz şaşı olsa, yahut yürürken belli belirsiz aksasa evlenmeksizin ihtiyarlar. Kimse almaz. Ama sizin en fenanız, en uğursuzunuz, en sakatınız kızların en güzelini, en uslusunu alır da esir eder.
Şehvetler ne kadar kalbin üzerinde birikirse, Allah kelâmının manaları da o kadar perdelenir.
Tek Tanrıcılar, Tanrılarının bildik kadın-erkek cinselliğinin ötesinde olduğunu ileri sürmelerine karşın, ileride göreceğimiz gibi, her ne kadar, kimileri bu dengesizliği gidermeye çalıştıysa da o, temelde erkek bir tanrı olarak kalmıştır.
“İnsanların mutluluk olasılığı ne kadar yükselirse, mutsuzlukları da o kadar artıyor demek.”
Reklam
"İnsan için vicdan özgürlüğü kadar çekici, ama o kadar da azap verici şey yoktur."
Sayfa 339 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
..fakat o kadar da hasta olmadığını göstermek için sarf ettiği bu sözler,dünyaya asılmak için gösterdiği bu gayret tam da uzaklaşmakta oldugunun işaretiydi.
Diğer levhada ise Mısır'da nakkaş Muhammed bin Ebî Sehl'in sanat eseri olduğu söylenen, şu anlamdaki beytler yazılıdır: "Meskeni bağrım olan o vücûd-u nâzenini, arzuma rağmen, toprak ve taş arasına gömdüm. Ey İbn-i Fâtıma'nın, her biri parlayan bir yıldız olan imamların kızı Fâtıma'nın kabri! Ey kabir, sende ne kadar din, vera’, iffet, takva, hicâb ve hayâ gömülüdür!".
Sayfa 59 - Yeni Şafak Kültür Armağanı Baskı İmaj, İlk Türkçe Baskı ve Çevirmeni, 1907 Muhammed Şerif Paşa Sultan V. Mehmet Reşatın KatibiKitabı okuyor
“Oğuz’un Bayat ve Afşar boyları da gerek Türkiye’de, gerek İran’da ve Azerbaycan’da mevcutturlar. Akkoyunlular ile Karakoyunlular da bu üç ülkede yayılmışlardır. O halde, Harezm, İran, Azerbaycan ve Türkiye ülkeleri Türk etnografya itibarıyla aynı soyun yurtlarıdır. Bu dört ülkenin bütününe Oğuzistan (Oğuz ili) adını verebiliriz. Türkçülüğün yakın hedefi bu büyük kıtada yalnız bir tek kültürün hakim olmasıdır. Oğuz Türkleri genellikle Oğuzhan’ın torunlarıdır. Oğuz Türkleri birkaç asır evveline gelinceye kadar birbirine bağlı bir aile halinde yaşarlardı. Mesela, Fuzuli bütün Oğuz şubeleri içinde okunan bir Oğuz şairidir. Korkut Ata kitabı Oğuzların resmi Oğuzname’si olduğu gibi, Şah İsmail, Aşık Kerem, Köroğlu kitapları gibi halk eserleri de bütün Oğuzistan’a yayılmıştır.”
“Bize gerçeği söyleyecek olan Anoru değil miydi? Nasıl oldu da ikisinin de doğru söylediğine karar verdi?” “Anoru hata yapmıştır.” “Ama yapmamalıydı, o kadar güvenlik önlemine rağmen nasıl hata yapabilir, buna inanasım gelmiyor. Anoru kusursuzdu.” “Bu dâhil hiçbir şey kusursuz değildir.”
Sayfa 72 - Velespit YayınlarıKitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.