Kitabın sonundan başlamak istiyorum bu incelemeye çünkü kitap bittiğinde, anlatılanların gerçek değeri ortaya çıkıyor. Çoğumuz gücümüz ve gençliğimiz yerindeyken ideallerimize ve gelecek planlarımıza o kadar çok odaklanıyoruz ki hayatı yaşamayı unutuyoruz bir süre sonra hayatlarımız bir çıkmazın içinde sürüklenip gidiyor. İşte tam burada umutsuzluğa kapılıp geçmişin derin sularında savrulup duruyoruz. Günün sonunda şu satırları hatırlamayı seçmiyoruz. "Akşam, pek çok insan için günün en güzel zamanı. Öyleyse, bu kadar çok dönüp ardıma bakmamam, daha olumlu bir görüş açısı benimsemem ve günümden artakalanları en iyi biçimde değerlendirmeye çalışmam gerektiği öğüdünde de gerçek payı vardır belki. Yaşamımız pek de dilediğimiz gibi çıkmadıysa durmadan geriye bakıp kendimizi suçlayarak ne kazanabiliriz ki? Şu acı bir gerçek: Gerek sizin gerekse benim gibilerin, yazgımızı, dünya dediğimiz bu tekerleğin göbeğinde yer alan ve bizim hizmetlerimizden yararlanan o büyük beyefendilerin ellerine bırakmaktan başka pek bir seçeneğimiz yok. Yaşamınızın akışını denetim altına alabilmek için ne yapabilirdiniz, ne yapamazdınız, bunları düşünerek kendinizi yiyip bitirmenin ne anlamı var? Bizim gibilerin, hiç değilse doğru ve değerli bir şeye ufak da olsa katkıda bulunmaya çalışmamız yeterli olacaktır kuşkusuz. " Hep ileriye bakmalı insan, her zaman yapılacak güzel ve değerli şeyler vardır. Bu farkındalığı anlatan güzel bir kitap, herzaman herşey mükemmel olmak zorunda değil, mükemmeli bulmak için hayat çok kısa. İyi okumalar dilerim. Etkileyici bir okuma oldu.