Her asır başına veyahut her on milyona bir faziletli insan düşmüyor muydu? Bunların da hayatı kimbilir ne ıstıraplar, ne füturlar, ne hayal kırıklıklarıyle geçip gidiyordu. Bize bıraktıkları eserlerdeki o derin hüzün ve melal izleri, onların ne kadar bedbaht kimseler olduğuna kafi delil değil miydi?
Sayfa 229 - iletişim yayınlarıKitabı okudu
"İnsanların çoğu hiçbir bok bilmiyordu ve kendi günahlarını sürekli şeytana iteleyip duruyordu. Acaba Tanrı da yarattığı kulları yoldan çıkarken, sorunun yaratılışlarında olduğunu hiç düşünüyor muydu yoksa o da her şeyden şeytanı mı sorumlu tutuyordu? Çünkü insanların yaptığı tam olarak buydu; kendi günahlarını başkalarının günahlarıyla örtmek ve o günahı işlemediği için şükretmek ama tanrılarından 'istedikleri her şeyi' dilenmek. Maneviyata önem veren biriydim ama bir şeyi istiyorsanız bunu ibadethanelerden dinlenmeyi hak etmiyordunuz, bir şeyi gerçekten istiyorsanız onun için savaşmalıydınız. Kaybedeceğinizi bile bile, çünkü uyarmalıyım ki Tanrı sizi dinlemiyor, Tanrı sadece şeytanı izliyor. "
Sayfa 211 - Cep boyKitabı okudu
Reklam
O da onlar gibi genç değil miydi ve herkesin içi aynı özlemle dolup taşmıyor muydu?
136 syf.
9/10 puan verdi
Fakat asıl olan , düzene uyum sağlayamayanların ölümcül bir kaosa sürüklenişiydi !" Selamlar sevgili
Çalıkuşu
Çalıkuşu
ailemm .. Toplum , kendisinden olmayanı dışlayan , inciten ve delicesine örseleyen bir yapıdır . Bu eserde de onu delicesine görüyoruz. Hangimiz kimi delirecek kadar sevdik ? Ruhumuzun tamamını bir insana aktardık
İçimdeki Ben
İçimdeki BenOya Kaplan İnce · İkinci Adam Yayınları · 202310 okunma
Ben, kendim de, benden önceki kuşaklardan bana aktarılanların bir sonucu değil miydim? Onların acıları ve ıstırapları soydan gelen bir miras olarak bana geçmemiş miydi? Geçmiş bende, benim içimde yaşamıyor muydu? Ne caminin ne ezanın ne abdestin ne boyun eğmenin ne de o Ulu ve Her Şeye Gücü Yeten'in ya da sadece Arapça sohbet edilebilen mutlak Yaratıcı'nın önünde eğilerek secde etmenin; hiçbirinin, evet bunların hiçbirinin etkisi yoktu üzerimde, zaten geçmişte de olmamıştı.
Sayfa 77 - Panama yayınları 1. Baskı Eylül 2023Kitabı okudu
325 syf.
9/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 5 days
Var Olduğunu Hissetmek Güzeldir..
Bu kitap beni duygudan duyguya sürükledi.. sürekli bir sorgulama hali içerisindeyim. kitabı okurken aklıma birçok kitap geldi. Mesela; Charlie'nin IQ'su arttıktan sonra içindeki çocuk Charlie ile olan mücadelesi bana
Dr. Jekyll ve Bay Hyde
Dr. Jekyll ve Bay Hyde
kitabını. Alice ile bir şekilde denk olamamaları da
Benjamin Button’ın Tuhaf Hikayesi
Benjamin Button’ın Tuhaf Hikayesi
'ni anımsattı. Kitabı okurken en çok düşündüğüm o ameliyatı olmasaydı acaba Charlie'nin daha mutlu bir hayatı olur muydu? Evet bilme çok fazla katkısı olmuş olabilir ama bu ameliyat Charlie'ye istediği sonucu vermedi. kimse onu bir insan olarak görmüyordu ve görmedi de... Hatta onu aldı geçmişin o karanlık günlerine götürdü tüm travmalarını gün yüzüne çıkardı. Tüm insanların gerçek yüzünü görmesini sağladı. Ve bu durum onun da masumiyetini etkiledi. Alice'nin de dediği gibi o yüzünde ki herkesin hayran olduğu o gülümsemesini sildi. Genel olarak kitap gerçekten harikaydı.. konusuyla anlatımlarıyla değindiği noktalarla etkileyiciydi. Beni rahatsız eden nokta sonlarda çok fazla cinselliğe yer vermesiydi.. Bu kadarı kitabın asıl anlatmak istediği konuyu biraz perdeliyor.. Bir taraftan da bende insanların IQ seviyesi arttıkça acaba cinselliğe daha düşkün olduğunu mu anlatmak istiyor diye sorgulatmadı değil ama yine abartmadan da bunu işleyebilirdi. İncelememe Charlie'nin notuyla son vermek istiyorum; Not: Lütfen eğer vaktiniz olursa Algernon'un arka bahçedeki mezarına birkaç çiçek koyun olur mu? TÜM GÜZEL KALPLERE...
Algernon'a Çiçekler
Algernon'a ÇiçeklerDaniel Keyes · Koridor Yayıncılık · 201515.1k okunma
Reklam
402 syf.
·
Not rated
·
Liked
Psikolojik yönü oldukça ağır basan ve betimlemeleri ile beni içine alan,her sayfasını merakla çevirdiğim benim için farklı bir okuma deneyimi diyebileceğim ayrıca yazarın kalemiyle tanışma kitabım olan #birkalanolmalı kitabi ile geldim bugün sizlere. Yıllarını kendi işini kurmak için harcayan işkolik ve takıntılı Hasan Muhasebecidir. Yoğun bir çalışma gününün ardından her zamanki rutinliği ile apartmanın kapısından evine doğru çıkmak için aklında binbir düşünce ile merdivenleri kullanır ve komşu dairenin kapısının açık olduğunu görür.Merak içinde içeriye adım atar. Oda ne hiç tanımadığı genç bir kızı kendini asmış halde bulur.Bir yandan şoka girerken bir yandan ona bakan bir çift göz aklına kazınır. Hasan o kadar etkilenir ki gördüğü manzaradan kızın kim olduğu gerçek adı ve neden intihar ettiğinin peşine düşer. İpuçları bulmak için kızın evine girer. Bulduğu kağıtlardan 3 mekan adına ulaşır. Onun gittiği yerlere gidip onu tanıyanları bulmak,yaşamını sonlandıran sebeplere ulaşmak adına,yıllarını adadığı işini bir kenara bırakıp yola çıkar. Peki aynı olayların farklı zamanlarda yaşanıyor olması bir tesadüf müydü? Ya da yolun sonunda kızdan geriye bir kalan olmuş muydu? Çok daha fazlası için bu esere şans verin diyorum.Sonuna kadar gizemini koruyan Psikolojik ağırlıklı harika bir polisiye kitabı.Yazarın kalemine ve yüreğine sağlık.Türünü sevenlere şimdiden keyifli okumalar diliyorum
Bir Kalan Olmalı
Bir Kalan OlmalıDersim Özel · Kitapyurdu Doğrudan Yayıncılık · 2023125 okunma
Isabel gerçeğin farkındaydı. Winter’ın aşkına layık değildi. O da bunu günün birinde anlayacaktı fakat o zaman da... Hiçbir ses duymadı ama bir hareketin varlığını sezdi, sanki odasının içindeki hava hareket etmiş gibi, başka bir insanın sıcaklığını hissetti. Isabel gözlerini açtı. Oradaydı, elinde tek bir mumla yatağı­ nın ayakucunda
Sayfa 314
Isabel onun o gece gelip gelmeyeceğini kestiremiyordu. Winter, sınıfta paylaştıkları o yakıcı öpücüğün dışında, onu yeniden görmek istediğine dair herhangi bir imada bulunmamıştı. Isabelle yemden yatmak istediğine dair hiçbir şey söylememişti. Fakat Isabel yine de herkes yattıktan sonraki geç saatlerde kendini kütüphanede bulmuştu. Rafların
Sayfa 275
Edirne
“Nereden bilirmiş onlar Edirne’yi. Bizi trenle bırakmışlardı oraya. Buranın kavruk çocukları, Edirne’yi hem de Çingeneleri ne bilir. Bir güzel şehirdi ki Edirne şehri. Naciye, “Edirne böyleyse anacığım,” demişti, “İstanbul kim bilir nasıldır?” Apaydınlık camileri vardı. Meriç Nehri derler o koca suyun sesi nerede olsak duyulurdu. Bahardı biz Edirne’ye girdiğimizde. Meriç Nehri coştukça coşardı. Bir çınar ağaçları vardı orada, bakmakla bitmez. Vatan toprağıydı işte, gelmiş kavuşmuştuk. O Edirne şehrini gördüğümde, gitmem diye direnmelerimi unutmuştum. Orada her şeye, ağaçlara, sulara, insanlara yer vardı. Hele Edirne’nin o taş köprüsü yok muydu. Apak mermerden, orta yerinde padişah oturma yeri. Şaşmıştık ona. Güneş her yanlarından giriveriyordu. “Ne cana can katarak yapmışlar bu Edirne şehrini,” demiştim. Kapalıçarşısını gezdiğimizde yabancı yabancı, el el, kimse bize demedi neredensiniz diye. Oralara yakışmıştık biz. Oranın insanıydık sanki.”
Sayfa 114Kitabı okudu
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.