O sırada karşıma ölüm çıksa, bana önemsiz, daha doğrusu imkânsız görünürdü, çünkü hayat benim dışımda değil, içimdeydi; filozofun biri, çok ileride de olsa bir gün ölmek zorunda olduğumu, tabiatın ölümsüz güçlerinin, onun kutsal ayaklarının dibinde benim bir toz zerreciğinden başka bir şey olmadığım tabiatın güçlerinin benden sonra yaşayacağını, benden sonra da bu yuvarlak ve kabarık falezlerin, bu denizin, bu ay ışığının, bu gökyüzünün var olmaya devam edeceğini ileri sürse, acıyarak gülümserdim! Mümkün müydü, dünya nasıl benden daha uzun ömürlü olabilirdi?
Sayfa 451Kitabı okudu
Hahahaha muazzam bir olay :D
Diogenes Platon’a yasalar kitabını mı yazdığını sordu, o da “Evet,” dedi. Diogenes, “Ne garip, sen devlet kitabını yazmamış mıydın?” diye sordu. Platon, “Yazmıştım,” cevabını verince bu sefer, “Peki, devletinde yasalar yok muydu?” diye sordu. Platon, “Elbette vardı,” cevabını verdi, bunun üzerine Diogenes, “O hâlde niçin yeniden yasaları yazma ihtiyacı duydun?” diye sordu.
Sayfa 62 - İşbankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Belli belirsiz
Aralık Ayı #187791744
Bulamadım o cafeyi. Dön dolaş olmadı. O sokak mıydı diğeri mi ? Market var şurada yeni açılmış gibi , burası mıydı yoksa..
Kalabalıktı. Gecenin karanlığında parlayan bir çift göz. Sana odaklı. Herkes bir yana sen bir.. Saçma bir sohbet açılmıştı anlamsız. Anlam sendin.
Fazladan iki kişi daha. Yalnız kalamayışımızın göstergesi. Çay içilmiştir illaki. Kahve belki.
Eskide kalmış güzel bir günün akşamı. Ömre bedel miydi ? Bedeli neydi ?
Öncesi de vardı sonrası da aslında. Fakat o bir gün yeterdi her şeyi anlatmaya , anlatmamaya.
Eski güzelliğini bilemezdim , her şey yeniydi. Tanışmak yani tanımak değildi.
Gülüşler uçuşuyordu havada , hava soğuk muydu biraz bahar mıydı aylardan hangisiydi ?
Gevezelikti belki hepsi. Olsundu. Değerdi. Değmezmiş diyeceğim günlere çok vardı bilemezdim.
Kalkın gidin artık diyeceklerdi az kalsın. Gecenin geç vakitleri. Gittik.
Tekrar geldik başka zamanlarda başka yerlere. Güzellik dediğin zamanla eskiyor , hemen değil.
Yazarak anlatmak diye bir şey yok aslında. Her şey bellidir en başından , sonu da.
Uzun bir öyküdür bu , roman değil. Kısa cümlelere bakıp hüküm vermeyin. Kısa bir öyküdür bir bakıma. Şiir değil.
Saçları sonsuzluğa uzuyordu , rengi tanımsız güzel. Saçları çok şeydi , her şeydi.
Eskiden güzel değildi her şey , bize öyle geliyordu. Gelsindi. Gelirdi. Gelecekti.
Geldiğine inanıyorsan gittiğine de inanmalısın dedi adamın biri.
Güzelliğine inanmıştım. Eskidendi.
''Ey sevgili; ayrılığının hançeri canıma saplandığı yetmiyor muydu ki, bir de gamzenin oklarını atıyorsun; o da ruhuma işliyor.''
Sayfa 203 - TYEKB
OKUMuş bir işçi soruyor ..? 1 MAYIS
Yedi kapılı Teb şehrini kuran kim?
Kitaplar yalnız kralların adını yazar.
Yoksa kayaları taşıyan krallar mı?
Bir de Babil varmış boyuna yıkılan,
kim yapmış Babil”i her seferinde?
Yapı işçileri hangi evinde oturmuşlar
altınlar içinde yüzen Lima”nın?
Ne oldular dersin duvarcılar
Çin Seddi bitince?
Yüce Roma”da zafer anıtı ne kadar çok!
Kimlerdir
