O, onu O’na ulaştıracak o için de ağlıyordu
“Ad koydular çocuğa: Kays Kırk gün sönmedi kazanların altı. Her çeşitten yemekler pişti. Yoksulların gönlü hoş oldu, açlar yedirildi, yalıncaklar giydirildi... Ama eyvah!.. Yüreklerin bir köşesi daima gamlı kaldı. Gören şaşkın, duyan şaşkındı; susmuyordu Kays. Ağlıyor, ağlıyordu. Bulutların yere ağladığı gibi ağlıyordu. Bilen yoktu sebebini bu ağlayışın. Oysa sebep basitti. Kays anlamıştı dünyanın bir gam yurdu olduğunu. Anlamıştı daha ilk günden buraya dert ve üzüntü çekmeye geldiğini. Anlamıştı insanlara ‘gönül’ verildiğini ve ezelde aşkın yaratıldığını. Anlamıştı güzeli ve güzelliği. Anlamıştı ilâhî sırrı... eksikliğini anlamıştı. Aynaya aksetmeyen görüntüyü arıyordu. Öteki yarısı yok gibiydi. Kendisini tamamlayacak güzeli arıyordu ve öteki yarısını aramanın niceliğini anlamıştı. Anlardı bütün bunları elbet. O bir çocuk değildi... Onda kâinatın en büyük aşklarından biri yüklüydü. Anladığı da oydu zaten. Bu sebeple ağlıyordu. Onun için ağlıyordu. O’nun için ağlıyordu. O’nu arayıp bulmaya vasıta olacak öteki yarısı için ağlıyordu.”
Resim