Ne güzel cahildik, Televizyon yoktu. Gazete de her zaman olmazdı. Öyle güzel cahildik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç! Dışarıda kar... Ama kuzine içten içe öyle yanıyor ki. Kuzinenin üzerinde demir maşa... Maşanın üzerinde de ekmek dilimleri. Aydınlık bir kış sabahı ve kızarmış ekmek kokusu... Sucuk lükstü. Yumurta lezzetli. Ekmek her zaman ekmek
Kalbimden neler geçtiğini, kafamda biriktirdiklerimi, tasarladığım her şeyi bildiğini düşünüyorum. En azından tüm bunları hissettiğini. Belki de böyle bir beklenti benimkisi. Çünkü bunları asla sana söylemeyeceğim. Asla söyleyemeyeceğim. Oysa o kadar dilimin ucundalar ki. Rüzgâr esse düşecekmiş gibi, gözlerime baksan, giderken başını bir kez geriye çevirsen, ağzımdan dökülüverecek kadar dilimin ucunda. Uzunca susuşlarım, ağzımı bile açmadan öylece kalakalıp, bakışlarımı kaçırışım hep bundan. Burada hava her geçen gün biraz daha soğuyor. Zaman diyorum biraz daha zaman Dilimin ucundaki kelimeler bu kış da donmazsa bir dahaki yıl uçmayı öğrenecekler. Biraz zaman diyorum. Kalbimin bir yanı sıcak kalabilirse bu kış, bir delilik daha yapacağım. Ne bir portakal bahçesinde dolaştım ne de bir posta treninde yolculuk ettim. Çiçekler bir açmaya görsün, bir çılgınlık yapıp hatır için öleceğim. Aslında seni çok…
Reklam
Bir rüya ya da kâbus aslında kafanızın içindeki bir film gibidir o kadar, tek farkı siz de içinde yer alabilirsiniz.
İçimde kopan fırtınaları kelimelere döktüğüm zamanlar vardır. Bu yazıları kitaplarım gibi özenle korur ve saklarım. Bu sefer ki yazımı burada muhafaza etmek istedim, burada durmalı. Çünkü buranın görünmez olabildiğim bir yer olduğunu düşünüyorum. Yine görünmez olmak için neler vermezdim dediğim bir andayım. Kimse beni duymasın, görmesin, hissetmesin... Kendi hayal dünyamda kaybolmak istiyorum. binlerce güzel şey yaratabileceğim kendi dilimden konuşabileceğim, koyu renkli dumanlar ve birbirine sanki hiç özgürlüğüne kavuşmak istemiyormuşcasına dolanmış ayakkabı bağcıkları olmadan derin uzayımda kaybolmak istiyorum.. Orda her şey daha güzel, her şey tam da istediğim gibi.. Orada sevdiklerimi kimseyle paylaşmak zorunda değilim orada kaçmak zorunda değilim insanlar için çaba sarfetmem gerekmiyor. orda herkes olduğu gibi.. kimsenin güler yüzlü maskesi yok çünkü herkes zaten güler yüzlü. orada mevsim hep yaz, gökyüzü hep mavi.. Orada her yer portakal çiçeği kokar. Yeryüzü toprak yerine lavanta tarlalarına sarılmıştır benim uçsuz bucaksız okyanusumda. Hayallerim benim kumsalımdır,sığınağımdır,bana açılan en güzel kucaktır.. Ben yalnızken çok daha büyük bir dünyaya sahibim.. O yüzden en çok yalnızlığın kalabalığına karışmayı seviyorum.
Çatlamış sabır taşları Ayak basılmamış sokaklara kaldırım taşı olmuş. Düşünceler kol geziyor bir o yana,bir bu yana... Ve evinin önündeki portakal ağacına astım yüreğimi, Aç perdeni bak ara sıra. Dışarıda rüzgar var... Fırtına var... Düşer kaybolur sonra.../ Anonim
Sakın doğanın bir mucize olmadığını iddia etme. Sakın bana dünyanın bir masal olmadığını anlatma. Bunu kabul etmeyen, belki masalın sonuna yaklaştığında anlayacaktır ancak. Çünkü o zaman at gözlüklerimizi çıkarmak için son bir imkanımız oluyor, o zaman vedalaştığımız ve onu terk etmek zorunda olduğumuz bu mucizeye kendimizi feda etmek için son imkan
Reklam
172 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
121 günde okudu
kitabı ilk elime aldığımda okuyamayacağımı düşünmüştüm ama daha ilk sayfada fikrim değişti.yazarın kullandığı dil hem çok samimi hem de çok sürükleyici kötülükten başı dönmüş bir adam tekdüze bir dünya yaratmak isteyen insanlar tarafından hiç istemediği bir insana dönüştürülüyor.bu düzen bana hiç de yabancı gelmedi. kitap günümüz dünyasına ışık tutmuş sanki.yaşlı rahibin de dediği gibi:kişi iyiliği seçebilmelidir.kişiye seçme hakkı tanınmazsa o kişiliğini yitirir.
Otomatik Portakal
Otomatik PortakalAnthony Burgess · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 200991,4bin okunma
200 syf.
10/10 puan verdi
·
10 günde okudu
Seker Portakali kitabini uzun zamandir okumak istiyordum. Sosyal medyada bir cok paylasimda gördügüm bu kitap bana cok ilginc gelmisti. Bes yada alti yasinda olan Zeze'nin (kendisi de karar verememis daha, kac yasinda olduguna) hikayesine tanik oluyoruz. Fakir bir aileden gelen Zeze para kazanmak icin ayakkabi boyuyor. Yasina göre o kadar ufak ki, okulda giymesi icin verdikleri kiyafeti ablasi Gloria düzenlemek zorunda kaliyor. Yasina göre cok akilli ve okumayi bilen Zeze en cokta seker portakal agaci ile konusurken karsimiza cikiyor. Kitabi sevdim sevmesine ama sosyal medyadan gördügüm yorumlara göre, citayi fazla yüksek tuttugumu fark ettim. —— Sekiz sene sonra tekrar okudum bu kitabı. Ve anladım ki Seker Portakalı da tıpkı Küçük Prens gibi her okunuşunda başka şeyler verecek okura. 31.01.2023
Şeker Portakalı
Şeker PortakalıJosé Mauro de Vasconcelos · Can Yayınları · 2022229,3bin okunma
168 syf.
9/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Eğer bu kitabı okuyacaksınız Dikizlemek, dobişko, cıvır, marizlemek, ühü ühü yapmak kelimeleri size (bir süre sonra) garip gelmeyecek.. Çünkü anlatıcı kankamızın tarzı bu :) Hatta ilk 60-70 sayfa ben ne okuyorum diyeceksiniz. Tavsiyem okumaya devam edin asıl hikaye ortalara doğru başlıyor. Ben bu kitabın bazı kısımlarında öğrenilmiş çaresizliğe güzel örneklerin olduğunu düşünüyorum. Yabancı bir dizi var (Dexter) bu dizide bir seri katil, sürekli insanları öldürüyor. İşin garibi bir süre izledikten sonra seri katilimizi benimseyip o insanları öldürdükçe (öldürdüğü kişiler tecavüzcü, katil vb) siz ekran başında mutlu oluyorsunuz. Daha önce zalim, insanları öldüren birisini seveceğiniz aklınıza gelmezken bunu yapıyorsunuz. Belki bu kitapta ana karakteri sevmemiz için böyle sebepler yok ama yazar bunu ustalıkla başarmış. Bazı kısımlarda kardeşiniz gibi üzülüyorsunuz. Bakış açısı zenginliği açısından da güzel bir kitap. Okunması gereken kitaplardan.
Otomatik Portakal
Otomatik PortakalAnthony Burgess · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 200991,4bin okunma
Dört kişi öldürüp de gece gündüz namaz kılan o Ağayı anımsadık. İnsanlık dışı Lütfi'yi anımsadık... Çukurova insanları gittikçe zalim, kötü, sevgisiz oluyorlarmış... Dost diyecek hiç dost kalmamış. Herkes herkesin gözünü oyuyormuş, beş kuruşa insan babasını öldürürmüş. Kendisi o kadar insan içine girmiyormuş. Baharda portakal çiçekleri öyle bir kokarmış ki kokularından insan sarhoş olurmuş...
Sayfa 102Kitabı okudu
Resim