Allah Resulü'nün sözleri biter bitmez Varaka'nın dili çözüldü; titeyen bir ses tonuyla Resulullah'a(sav) dönmüş şunları söylüyordu: -Keşke ben o gün genç ve yaşıyor olsaydım da kavminin seni çıkarıp yurdundan kovacakları güne yetişebilse ve o gün sana destek verebilseydim! Her şey güzeldi ama Varaka'nın bu son sözü, Hazreti Hadice'yi tedirgin ettiği gibi Allah Resulü'nde de bir merak ve endişe meydana getirmişti. Onun için hemen sordu: -Kavmim beni çıkaracaklar mı? Başını sallıyordu ihtiyar Varaka! Dünden bu yana farklı olmamıştı ki bugün karşı konulmasın, ötekileştirilmesin, itibarsızlaştırma adına yalan ve iftiralarla karşısına çıkılmasın ve nihayet, alanını daraltmak suretiyle O'nu da memleketinden kovmasınlar! -Evet,dedi. "Seni de çıkaracaklar; zira senin getirdiğin hakikatle gelen hiçbir insan yoktur ki yurdundan çıkarılmış, vatanından mahrum bırakılmış olmasın!
Bir gün bütün değer yargıları değişecek ve yargılananlar yargıç, eziyet edenler de suçlu sandalyesine oturacaklardır ve onlar o kadar utanacaklar, o kadar utanacaklardır ki utançlarının ve suçlarının ağırlığı yüzünden ayağa kalkamayacaklardır. O zaman, akıllı ya da akılsız bütün ezilenler, yani bizim caddedeki insanların çoğu, yani öcü geliyor
Reklam
Bir gün bütün değer yargıları değişecek ve yargılananlar yargıç, eziyet edenler de suçlu sandalyesine oturacaklardır ve onlar o kadar utanacaklardır, o kadar utanacaklardır ki utançlarının ve suçlarının ağırlığı yüzünden ayağa kalkamayacaklardır. O zaman, akıllı ya da akılsız bütün ezilenler, yani bizim caddedeki insanların çoğu, yani öcü geliyor
Sayfa 222,223,224,225,226
Bir gün daha yaşamak. Bir gün daha yaşamak, dedi idam mahkûmu, son arzusunu soran cellâda. Şaşırdı cellât, alay ve merhamet yarıştı yüzünde. Böyle bir son arzuya tanık olmamıştı hiç. ... Bir bardak su, kalem ve kâğıt, bir din adamı demedi adam. Yanaşmayınca çıkartmaya ipi boynundan, bir gün daha yaşamak, diye tekrarladı kelimeleri. Yarışı alay kazandı. Korkunç bir kahkaha attı cellat. Şafak sökmek üzereydi. Ranzalar titredi koğuşlarda. Korkuyla kanatlandı kuşlar. Hapishane müdürü başını salladı. Son arzu gelenekti. Ha bugün ha yarın! Cellât isteksizce indirdi sandalyeden mahkûmu. Mahkûm öyle bir nefes aldı ki yıldızları çekti içine. Şafak söktü o an. Güneş hayat mührünü gökyüzüne vurdu. Siftah yapamadan tezgâhını topladı cellat. Uzaklaştı fısıltı yılanını salarak: Bir ömür yetmedi mi!..
Size sevgiye inanmayan bir adama ilişkin çok eski bir öykü anlatmak istiyorum. Bu adam sizin, benim gibi sıradan bir insanmış. Onu alışılmadık kılan düşünme biçimiymiş. Sevginin olmadığına inanırmış. Sevgi arayışında pek çok deneyim yaşamış elbette,çevresindeki insanları gözlemlemiş. Yaşamının büyük bir bölümü sevgi arayışıyla geçip gitmiş.
"Tabular etkilerini yitirince öcü olurlar.." Atatürk son yıllarda, gittikçe artan bir sömürme konusu olmuştur. Bunun nedenleri arasında onun bir çeşit dokunulmaz hale getirilmesinin, dalkavuklar ve çıkarcılar tarafından bir tabu kılığına sokulmasının etkileri vardır. Tabular uzun müddet tabu olarak yaşayamazlar. Ya öcü olurlar, yahut da
Reklam
Gizem
Çizgi romanımızın konusu oluşturan kurgunun temelleri: 1888 yılında Londra'nın Whitechapel semti sonradan ün kazanacak bir seri cinayete sahne oldu. Burası kentin en fakir ve kötü ün yapmış bölgelerinden biriydi. Polisin bile girmeye çekindiği bir tür kurtarılmış bölge idi. Şiddet her an gündemde olmasına rağmen, cinayetlerin işleniş şekli
Sayfa 15 - Lâl KitapKitabı okudu
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.