Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
144 syf.
8/10 puan verdi
Dost, Havva, Sarhoşlar...
Edebî kimliğini , (Sait Faik hayranı) fakülte hocamdan işittiğim Vüs'at Orhan Bener'in İlk eseridir Dost. Özellikle hocamdan bahsederek giriş yaptığım bir incelemedir ki; kişinin yaşamında zorlukların ve o zorlukların içinde yoluna çıkanların ehemmiyeti bir nebze idrak edilsin isterim. Başarılı bir fakülte öğrencisi olmama rağmen tüm
Dost
DostVüs'at O. Bener · Everest Yayınları · 2024536 okunma
Sait Faik Adalı'ya büyük adamsın derseniz, o size; - Yuuut! der. Tornistan edebiyatı şeflerinden biri, Sait Faik için henüz milli edebiyat yapmadığını söyledi. Buna biz; - Yuut! deriz. Çünkü Sait Faik milli edebiyatın ta kendisini yapı- yor. Tornistan muharrirleri lütfen anlamalılar ki millet milliyetçilikten ayrı değildir, Sait Faik milletin her ferdiyle; çöpçüden köylüye kadar "memleketin efendisi"yle alakadardır. Sait Faik milli edebiyatı şatafatlı cümlede değil, hissi ve lisanı halkçı olan yazıda bulmuştur. Sait Faik'te bu nevi yazının daniskasını bulursunuz. Adalı'ya sen realistsin desem, o bana: - Her sakallıyı baban sanma, der. Mamafih Sait Faik realisttir. Realizm bir kitlenin hissini, bahtını, hareketini hatta rüyasının mecmuunu (toplamını) toplayan tarzdır. Cinnet, harikuladelik, realitenin bir parçasıdır. Lafı uzatmayalım, Adalı diyecek ki: Realite amcanın malı mı? Ben de mahcup olurum.
Sayfa 106 - Türkiye İş Bankası YayınlarıKitabı okudu
Reklam
134 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Okunmalı...
Sait Faik yalnız bir adamdır,yaşamın tekdüzeliğinden sıkılmış,yanlız ama mutlu bir adam...İyi bir gözlemcidir ;yaşamı ve insanın hallerini seyreder,öyküleri gerçek yaşamından gözlemlerinden kesitlerdir, kurgu yok gibidir.Derin bir insan,hayvan ve doğa sevgisine sahiptir,bunu eserlerine sade akıcı ve samimi bir dille yansıtır. Bir ada insanı
Son Kuşlar
Son KuşlarSait Faik Abasıyanık · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201913,5bin okunma
YALNIZLIĞIN YARATTIĞI İNSAN Pardösüsünün kürklü yakasını kaldırınca üşüdü mü diye baktım. Aslında soluk esmer yüzü balmumu gibi sararmıştı. – Üşüdün, dedim. Kaşını kaldırdı. Yanağındaki çıban yerinde kan yoktu. Durdum. Yüzünü avuçlarıma alıp ovaladım. – Neden böyle oldun, dedim. Güldü. Karanlığa doğru tükürdü. Başını iki tarafa şiddetle
ÖYLE BİR HİKÂYE Sinemadan çıktığım zaman yağmur yine başlamıştı. Ne yapacağım? Küfrettim. Ana avrat küfrettim. Canım bir yürümek istiyordu ki... Şoförün biri: – Atikali, Atikali! diye bağırdı. Gider miyim Atikali'ye gecenin bu saatinde, giderim. Atladım şoförün yanına. Dere tepe düz gittik. Otomobilin buğulu, damlalı camlarında kırmızı,
MÜTHİŞ BİR TREN Kıraathanenin camları önüne oturmuşlardı. İki arkadaştılar. Nargilelerinin marpuçlarını emerek susuyorlardı. Zayıf olan, lülenin ateşini nargilenin kehribar ağızlığıyla düzeltti. Bir-iki nefes daha çekti. Marpucu sardı. Nargileyi önünden itti. Bu, yüzü karanlık, karışık bir adamdı. Kalın kaşları vardı. Bu kaşların altında
Reklam
SÜT Senelerden beri yapmadığım şeyi yaptım: Süt içtim. Dükkânın içinde su buharı, süt kokusu, insanı ağlatıp uyutacak, kırk sene evvelki bir beşik hatırasına kadar sürüklüyordu... Evet, senelerden beri ne erken uyanmış, ne de süt içmiştim. İşe sütle başlıyorduk. Ne haristi parmaklarımız anamızın göğsünde. O ne dişsiz bir canavar ağzı idi
ÇATIŞMA Çürümeden çok önce, galiba kokuşmadan da evvel, ölümle dirim arasında geçen kavganın sonundaki boşlukta; birtakım ecza şişelerinin küçüklü büyüklü, sıra sıra dizildikleri, ağızlarını açıp bekleştikleri zamanı; ötekisi ile; sıcacık bir oda ve bir sepet içinde kokmaya, bir kurt yüzünden bozulmaya, delirmeye, canlanmaya hazırlandıkları zaman
Bir aralık kız bir tütüncüden Fransızca bir mecmua alıyor. İçime bir Fransızca konuşma arzusu geliyor. Fransızca konuşmayı, hele Beyoğlu'nda olursa, hele iki Türk arasında, iki Türkiyeli arasında olursa gayrikabili tahammül bulurum. Hatta bazan çirkin, ayıp bulduğum da olur. Öyle olduğu halde ben de Fransızca başlıyorum: – Hiç başınızı
Yağmurlu HavaKitabı okudu
Etrafımda hiçbir ağaç yok. Göremediğim için belki de var; fakat gece onları o kadar sımsıkı yakalamış ki... O halde niçin ağaçların, gecenin beri tarafına doğru aktığını hissediyorum? Bakın geride bıraktığım ışıklara. Sonra dinleyin. Dinleyin, sesi işitiyor musunuz? Mızmız hımhım bir ses... Ne hışırdayarak, hatta gürleyerek geçen rüzgâr bu mızmız sesi örtebiliyor, ne de yakınlarda gece ile büyüyerek akan derenin homurtusu. Çünkü bu ses bütün geride bıraktıklarımın sesidir. Artık ben, at sırtında bir nehir gibi geçiyorum. Fakat o sesler benim itiyatlarımın bağdaş kurup oturdukları yerin sesleridir. Ne kadar kaçmak ve uzlaşmak arzusuyla dolu isem, o kadar da bağlanmak, kalmak, bağdaş kurup oturmak istiyorum. İşte her şey bitmek üzere: Atın geceye yapışan solukları; duvarlardan, ağaçlardan sızmış. Aç ve susuz toprak onları emmiş. Önümüzde yükselen kan damlası, şişirilmiş bir kauçuk gibi delinmiş, pörsünmüş, olduğu yere çöreklenmiş... İşte, şimdi o çöreklenen şeyin de başını kaldırarak bir müddet dolaştığını ve sonra sonbahar yapraklarının arasına karışıp kaybolduğunu duyarak görüyorum. Meydanı, lükslerin çiğ ziyası birdenbire tekrar kaplıyor. İşte her şey bitti.
Gece ve AtKitabı okudu
Reklam
125 syf.
·
Puan vermedi
·
5 saatte okudu
Sait Faik'in hikâyelerini okurken İhsan Oktay Anar 'ın Puslu Kıtalar Atlas'ını okuyormuş hissine kapıldım birkaç defa. Karakterlerin kim olduğu, olayın kimin başından geçtiği bazı yerlerde o kadar çok karışıyor ki yazarın gördüğü düşü mü okuyorum, aynalarla dolu bir odada her aynada farklı bir role bürünen bir kahramanı mı okuyorum anlamadım. Puslu Kıtalar Atlası'nda geçen ' Düşünen bir adamı düşünüyorum ve onun, kendisinin düşündüğünü bildiğini düşlüyorum. Bu adam düşünüyor olmasından varolduğu sonucunu çıkarıyor ve ben, onun çıkarımının doğru olduğunu biliyorum. Çünkü o, benim düşüm. Varolduğunu böylece haklı olarak ileri süren bu adamın beni düşlediğini düşünüyorum. Öyleyse, gerçek olan biri beni düşlüyor. o gerçek, ben ise bir düş oluyorum." İfadelerle , bu kitapta anlatılan hikâyelerin aynı şeyi farklı biçimde anlattığını düşünüyorum. Kitabı bitirdikten sonra sürreal bir tabloda resmedilen her bir nesnenin neyi anlattığını anlamak için yapılan resim okumaları gibi bu hikâyelere de ayrıca bir okuma yapılabilir. Belki de ben henüz Sait Faik'in anlatmak istediğini anlayacak olgunlukta bir okuyucu değilimdir.
Alemdağ'da Var Bir Yılan
Alemdağ'da Var Bir YılanSait Faik Abasıyanık · İş Bankası Kültür Yayınları · 202110,6bin okunma
"O ve Ben"
Dünyada büyük fırtınanın koptuğu böyle günlerde Ben onsuz edemem. Eli elimin içinde olmalı. Gözlerine bakmalıyım Sesini işitmeliyim Beraber yemek yemeliyiz Ara sıra gülmeliyiz. Yapamam, onsuz edemem .. Sait Faik Abasıyanık
136 syf.
10/10 puan verdi
Sait Faik ile olan ilişkimin böyle bir noktaya evrileceği ilk günden belliydi. Geldiğimiz yerden son derece hoşnutum. Kitap satın almıyorum genelde ama bazen bazı kitapları almak gerekiyor. Yine öyle bir kitabı kitapyurdu’ndan sipariş verecektim, en az 100 tl olması gerekiyormuş. Yanına bir kitap daha eklemem gerekti. Doğruca Sait Faik
Havada Bulut
Havada BulutSait Faik Abasıyanık · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20192,904 okunma
2023 böyle geçti
(Satır sonlarında yazanlar bitirme tarihi ve saati) 2023 kitapları : 307 OCAK 1. Charles Bukowski - Kapalı Bir Kapıdır Cehennem 01.01.2023 2. Charles Bukowski - Bana Aşkını Getir 02.01.2023 18.26 3. Can Yücel - Maaile 04.01.2023 19.30 4. Can Yücel - Portreler 05.01.2023 18.35 5. Edip Cansever - Ben Ruhi Bey Nasılım? 05.01.2023 23.36 6.
144 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
7 günde okudu
Yazar Virginia Woolf’un eserlerinden yola çıkarak bir kurgu yaratmıştır. Woolf bir grup öğrenciye yazarlık dersi vermektedir, orada sunduğu önerileri aşağıda derledim. “Bir roman yazarının en temel tutkusu, olabildiğince bilinci dışına çıkarmaktır.” Mantıklı düşünmeyi bırakın yani. Bir trans haline girin ve sadece yazın. “Öğrencilerinin
Virginia Woolf'tan Yazarlık Dersleri
Virginia Woolf'tan Yazarlık DersleriDanell Jones · Timaş Yayınları · 2020332 okunma
828 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.