Allah'tan tek istediğim, bir nüfus kâğıdı sahibi olur da resmen yaşadığım anlaşılırsa, odacı olmak… Odacı gibi var mı! Büyük bir adamın odacısı oldun mu, artık hiç korkma… Bu odacılar, hep birbirlerine benzerler. Hangi odacıya, diyelim, “Kapı nerde?” diye sorsan, sanki dünyanın en çetrefil işini sormuşsun da ondan başka da bilen yokmuş gibi kasılır, şişinir, kaşınır, bir zaman düşünür, ondan sonra diyeceğini der. Böyle eder ki, odacı deyip de geçilmeyeceğini karşısındaki de anlasın…
Nesin Yayınları
Görgüsüzlük desen değil;işte helanın en güzelini yıllarca görmüşler ,temizlemişler,kullanmışla da… Ama yine de kendilerine hela yapmıyorlar. Görmek tek başına işe yaramıyor. Kişinin gördüğünü alacak ,benimseyecek bir düzeye yükselmesi gerekiyor . O yere yükselmedikçe ne görse boş … Bunlar yıllarca temizlesinleri helanın kendileri için gibi insanlar için değil, yalnız kapıcı, odacı durdukları han ve apartmanlarda yaşayan insanlar için olduğunu sanıyorlar.
Sayfa 226Kitabı okudu
Reklam
Anadolu irfanı
köy halkı neyle geçinir, bilir misin? Kapıcılıkla çalışıyoruz. dan, sıkılma Bunların gençleri kadın-erkek Istanbul'a, Ankara'ya gurbete çıkar oralardaki hanlarda, apartmanlarda kapıcılık ederler. Orda kaza nır, kövde kalan yaşlı anababalarına para gönderirler. Beson yılda bir döner, köye, sılaya gelirler. Baba ocağından tam s Onlar da yaşlanınca gelir, bu kısır topraklı köye yerleşir, oğullarını kızlarını büyük şehirlere odacı, kapıcı gönderirler. sökülemeder Saydım, bütün köyde dört ahlat ağacından başka ağaç yoktu Yağmurdan aka aka toprak kalmamış. Tarlalar ancak bire birby. çuk, bire iki veriyor. Bir kile tohum ekip, toprağı alınterlenye sulayarak iki kile tahıl alacaklar. Yine de bu kısır toprakan vazgeçemiyorlar. Bu köylünün hepsi de Istanbul hanlarında, apartmanlanında kapıcı durmuşlar, o hanların, apartmanların kaloriferli, mavi, pembe, beyaz fayans döşeli helalarını yıkayıp temizlemişler. Kullanmışlar da... Ama köylerine dönüşlerinde kendilerine hela yapmamışlar. Neden? Neden böyle diye hiç düşünüyor muyuz? Görgüsüzlük desen, değil; işte helanın en güzelini yıllarca görmüşler, temizlemişler, kullanmışlar da... Ama yine de ken dilerine hela yapmıyorlar. Görmek, tekbaşına bir işe yaramıyor Kişinin o gördüğünü alacak, benimseyecek bir düzeye yükselmes gerekiyor. O yere yükselmedikçe, ne görse boş... Bunlar yıllarca memizledikleri helaların kendileri gibi insanlar için değil, yalnı kapıcı, odacı durdukları han ve apartmanlarda yaşayan insanlar çin olduğunu sanıyorlar.
Sayfa 226Kitabı okudu
"Müdürle müdür olmayanın farkı, yurttaşla arasına birtakım başka kişilerin girmesidir; odacı falan gibi... Araya daha çok kişi girerse, o zaman genel müdür, bakan filan olur bir insan. Bütün büyüklük, yurttaşla doğrudan doğruya konuşmayıp araya aracıların girmesidir,"dedi. Niçin araya odacı, kapıcı, memur, özel kalem müdürü gibi kişilerin girdiğini sordum."Bu aracılar girmezse, yurttaş onlara saygı duymaz çünkü," ...
Sayfa 156 - Nesin YayıneviKitabı okudu
İnsanların üzerlerine vazife olmayan işlerle uğraşması, başkalarının hayatlarını gözlemesi kadar saçma bir şey olamaz. "Neden bu adam sadece hava kararırken geliyor?" , "Filanca mösyö perşembe günleri anahtarını neden çiviye asmıyor?" , "Neden hep dar sokaklardan gitmeyi tercih ediyor?" , "Madam neden arabadan evinin önüne gelmeden iniyor?" , "Neden elinde bir yığın kağıt varken mektup kağıdı aldırıyor?" vs. Bazı insanlar kendilerini hiç ilgilendirmeyen muammaları çözmek için on hayır işine ayıracakları parayı ve zamanı harcarlar; üstelik bunu para kazanma amacı gütmeden, keyif için, merakı merakla ödemek için yaparlar. Bir adamı ya da bir kadını günlerce izler, gece karanlığında, soğukta yağmur altlarında, kapı kenarlarında nöbet tutar, habercilere para yedirir, arabacıları ve uşakları sarhoş etmek için içki ısmarlar, odacı kadınları, kapıcıları satın alırlar. Neden? Görmek, bilmek, anlamak ve anlatmak konusundaki amansız tutkularını tatmin etmek gibi bir saçmalık için. Ve açığa çıkan bu sırlar, gazetelere düşen bu gizler, herkes tarafından öğrenilen bu muammalar sıklıkla felaketlere, düellolara, iflaslara, ailelerin yıkılmasına, insanların mahvolmasına neden olurken, hiç çıkarı olmadan sadece içgüdüleriyle hareket ederek her şeyi açığa çıkaranlar bu yıkımların keyfini sürerler'
En sonunda Akakiy Akakiyeviç son nefesinni verdi. Sanki bu kentte hiç yaşamamıştı. Birkaç gün sonrav evine odacı gönderildi ve öldüğü bu şekilde öğrenildi. #palto
Reklam
Birkaç gün sonra dairesinden bir odacı geldi Akaki Akakiyeviç'in evine: Hemen işinin başına dönmeliydi Akaki Akakiyeviç, yoksa müdür bey gösterecekti kendisine. Ancak odacı eli boş döndü ve "Bir daha gelemez o adam daireye" dedi; "Niçin?" diye sorulduğunda da, "Dün değil önceki gün ölmüş" karşılığını verdi. Dairesi böylece öğrenmiş oldu Akaki Akakiyeviç'in öldüğünü. Hemen ertesi gün de onun masasında yeni bir memurun boy gösterdiği görüldü: Biraz daha uzunca boyluydu bu memur ve el yazısı da Akaki Akakiyeviç'inki gibi düzgün, "inci gibi" değil, hayli yana yatık, hatta çarpıkçaydı.
Görgüsüzlük desen değil; işte helanın en güzelini yıllarca görmüşler temizlemişler, kullanmışlar da …Ama yine de kendilerine hela yapmıyorlar. Görmek tek başına işe yaramıyor .kişinin o gördüğünü alacak benimseyecek düzeye yükselmesi gerekiyor. O yere yükselmedikçe ne görse boş…Bunlar yollarca temizledikleri helanın kendileri gibi insanlar için değil yalnız kapıcı,odacı durdukları han ve apartmanda yaşayan insanlar için olduğunu sanıyorlar
Sayfa 226 - NesinKitabı okudu
Bu koca salona, portrelere, lambalara, koltuklara, üniformalara, kalın duvarlara, pencerelere bakarken binanın ne kadar büyük olduğunu, kurumun kendisinin ise daha da büyük olduğunu, bütün bu memur, kâtip, muhafız, odacı ordusunu, sadece burada değil, bütün Rusya’da hiç kimseye hiçbir yararı olmayan bu komedi karşılığında maaş alan bunca insanı geçiriyordu aklından.
Demokratik bir müessese
Tekkeler kendi zamanında halkın içtimaî kulüpleri idi. Yalnız mabet değil, mektepti. İnsanların birbirini tanıması, sevmesi, ruhtan ve gönülden kaynaşması için çatısı altında her sınıf halka yer verilmişti. Rütbe ve unvan farkı gözetilmiyordu. Vezir ve müşir ile daire müdürü, mümeyyiz, herhangi bir kalem efendisi, odacı, kapıcı, hatta mahalle bekçisi, aynı minder üstünde dizdize oturuyordu, aynı sofrada yanyana bir kaptan yemek yiyordu. O devirde havas ile avâmı birleştiren bu kadar demokratik bir müessese hiç bir yerde kurulmamıştı, görülmemişti.
Reklam
...Odacı, efendisinin olmadığı yerde efendisinin çehresiyle gezen her uşak gibiydi..
Bir şirketin yönetim kurulu başkanı ile yaptığınız konuşmanın tarzı, bir odacı ile yaptığınız konuşmanın tarzından farklıdır. Bir çocukla konuşurken, bir yetişkinle konuştuğunuzda farklı konuşabilirsiniz. Bunun nedeni nedir, biliyor musunuz?BUNUN NEDENİ ,SİZİN DE ROL OYNAMANIZDIR.
Sayfa 100Kitabı okudu
Zile bastı Rıdvan. Odacı girdi, ilikledi önünü. Odacılar kimin önünde ceketlerini iliklemek gerektiğini bilirler; işin değil, işi önemseyenin, önemli kılanın önünde iliklerler ceketlerini. — Oğlum şu evrakı versene bana! Masanın sağında, elinin uzanabileceği yakınlıktaki evraka uzanmamak, zili çalmak ve odacıdan evrakı, otuz santim uzaklıktaki evrakı vermesini istemek. Bunun için on beş dakikanın geçmesi. Bir adamın oturduğu yerden kalkıp yürümesi, bir kapıyı açması, evrakı uzatması, geri geri çıkması odadan, kapıyı kapatması, yeniden oturması yerine. İşte bir evrak ancak böyle önemli olabilir, önemli kılınabilir!
Sayfa 113Kitabı okudu
242 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.