Suya doğru yürüyen Remziye ise ırmağın geçit verir gibi görünen yanını gözüne kestir mişti, buradan geçilebilirdi. Hiçbir şeyi beklemeye tahammülü yoktu sabırsız kadının. O tezcanlılıkla, "Oğlancığım seninle dursun" dedi Büyükhanım'a, “Ben Yaşmaklı'yı geçirir gelip onu alırım. Siz de benimle birlikte geçersiniz. Geçeriz." Dedi.Hasan'a döndü, "Bekle annem" dedi. "Sakın ha, bir yere kıpır dama. Bunların yanından ayrılma." Aldı ineğini ,Remziye suda ilerlerken Büyükhanım'ın yüreği yerinden oyna yacaktı. Hele şükür ki bu hazin ikilinin kimi taştan taşa atlaya atlaya, kimi boğazlarına kadar suya bata çıka, güç belâ karşı kıyıya varabildiğini gördüler. Rahat bir nefes alacaktı Büyükhanım ama alamadı. Çünkü Remziye geri dönerken karşı kıyıda üç beş kişinin; sivri bir kayaya bağlanmış, dilsiz ağızsız Yaşmaklı'yı çözüp çekeleyerek uzaklaştıklarını görmüştü. Onlar da muhacirlerdi. Bu can pazarında herkes kendi canının derdinde, bencilleşmiş, arsızlaşmıştı. Büyükhanım yerinden kalkacak, bağırıp çağıracak, elini kolunu sallayacaktı, lâkin en baba yigit tellal gelse suyun uğultusundan sesini işittiremezdi