Düşünmek, bir yolculuğa çıkmaktır. Öğrenmek, anlamak, anlamlandırmak için yola koyulmaktır. Kendimizi bilmek ve bulmak için ayağa kalkıp hedefe doğru adım atmaktır.
Üç Kelebek Bir zamanlar üç kelebek birlikte gezerlerken ateşi görürler.Merak ederler nedir ateş? Ve sonunda öğrenmeye karar verirler.Birinci kelebek biraz yaklaşır,geri döndüğünde şöyle der: -Ateş etrafına ışık veren bir şeydir. Bu tarifi yeterli bulmayan ikinci kelebek de gider ateşin yanına birinci kelebekten daha fazla yaklaşır ateşe, geri döndüğünde şöyle der: -Ateş etrafına ışık ve ısı veren bir şeydir. Ancak kafalarında hala soru işaretleri vardır ve tam olarak öğrenmek isterler ateşin ne olduğunu.Bu sefer üçüncü kelebek gider ateşin ne olduğunu öğrenmeye.Ateşe doğru yaklaştıkça ışık verdiğini anlar,biraz daha yaklaşır ve ısı verdiğini de anlar ama bunlar yeterli değildir.Biraz daha yaklaşır ateşe derken ateşe kapılır ve yanar. Üçüncü kelebek anlamıştır ateşin yakıcı bir şey olduğunu ancak bunu dönüp arkadaşlarına söyleyemez.Sevgi ve bağlılık da ateşe benzer.Yakıcıdır kavurur içine düşeni.Gerçek sevgiyi yakalayabilenin içinde bir kor yanar durur.Ancak bunu kendinden başka kimse bilmez... Anlamak için ne bakmak ne de yakınlaşmak yeterli değildir.YANMAK GEREKİR ... Kelebek hikayesindeki gibi gidip gelmeyen kelebeği seçtim ben.Aşk yükü ağır gelip kaldıramayanlar,sevdiğini unutanlar o yolun bir lokmasında doyup geri dönenlerdi.Sevdim diye anlatsalar nefesleri boşa giderdi.Onlar uzaklaşıyor ben yaklaşıyorum.(Hikmet Anıl Öztekin)(02:49)
Reklam
Sevdiğim bir insan yazmış bu güzel yazıyı bana da paylaşmak düşüyor... -kendini geliştirme yolları,ogrenildiginde ufku iki katına çıkaran şeyler- yazılanların çoğunun bunları biliyor muydunuz tadında olması sebebiyle (ki emek ürünüdür takdir ve teşekkür etmek lazım), hayata daha geniş açıdan bakmak, ufkunu gerçekten genişletmek isteyenlere kendi
Okumak zor iştir,altını çize çize,düşünerek ve sorgulayarak okumak.Neyi niçin okuduğunu bilerek okumak.Emek verilmiş düşünce ve araştırmaları öğrenmek için okumak.Varlığı ve hayatı anlamak için okumak.Böyle bir okuma sizi anlamsız duvar yazılarının ve alıntı sözlerin aptalca cezbesine kapılmaktan,gruba teslimiyetten kurtarır, sözün sahibi olmayı,birey olmayı öğretir.Arabeks ve popüler kültürün uyuşturucu etkisinden kurtarır, düşünmeyi öğretir.
Muhteşem bir metin ve enfes bir ses eşliğinde Yunus Emre'yi öğrenmek isteyenlere ısrarla tavsiye ederim. m.youtube.com/watch?v=87-ojMD... Bu yolculuk insanı sonunda ölümü bile üç gün sonra duyulan bir kişinin ya da gökyüzündeki tek bir yıldızın yalnızlığı kadar büyük bir yalnızlığa iter. Çünkü ego ancak tam bir ümitsizlik noktasına gelince teslim olur. Bu teslimiyet acı vericidir. Çünkü kişi kendini yutacak dipsiz bir uçurum açılmış gibi hisseder. Bu ölüm gibi gelir. Ancak bu bir taraftan ölümdür; diğer taraftan da o bir diriliştir. O doğmak için ölmektir. Yolcu önce bilinç altının karanlıklarına dalar. İç dünyamızın bu karanlığı gerçek benliğimizin, Tanrı’nın şekilsizliğinin göz kamaştırdığı yerdir. Benliğimiz karanlıkta gizlenmiş bir ışıktır. O beş duyu için görünmezdir. Ne şekli, ne rengi, ne kokusu, ne tadı, ne de cismi vardır. Eğer bunlar yoksa, akıl neyi algılayacaktır? Bu durum akıl için hiçliktir. Dipsiz bir karanlıktır. Sonsuz hiçlik gerçeğini anlamak için ego ölmeli ve biz bir hiç olmalıyız. Bir kalpte iki şey bir arada yaşamaz. Ya O ya da ego için yer vardır. Ve ego ancak bizleri acı ve göz yaşına boğarak gider. Bu geride hiçbir şey kalmayıncaya kadar devam eden acı verici bir süreçtir. Bu fena halidir. Yok olmaktır.
"Kafalarımızın içindeki o inatçı küçük ses bize neden bu kadar eziyet ediyor?" dedi masanın etrafına göz gezdirerek. "Bize hayatta olduğumuzu, ölümlülüğümüzü, ruhlarımızı hatırlattığı için olabilir mi acaba çünkü bunlara teslim olmaktan ölesiye korkarız ama yine de kendimizi hiç olmadık ölçüde sefil hissetmekten kurtulamayız. Fakat çoğu zaman bizi benliğimizin farkına en çok vardıran da yine acı değil midir? Çocukken tüm dünyadan ayrı bir birey olduğunu anlamak, dilini yaktığında, dizini yardığında senden başka hiç kimsenin ve hiçbir şeyin canının yanmayacağını, her bireyin sızısının ve acısının tamamen kendisine ait olduğunu öğrenmek korkunç bir şeydir. Büyüdükçe ne kadar yakınımız olursa olsun hiç kimsenin bizi gerçek anlamda anlayamayacağını öğrenmekse daha da korkunçtur. Bizi en mutsuz eden bizzat kendi benliklerimizdir ve işte tam da bu yüzden benliklerimizi yitirmek için yanıp tutuşuruz, sizce de öyle değil mi? Mitolojideki intikam tanrıçaları Erinyeleri hatırlarsınız?" "Hiddetliler," dedi Bunny, büyülenmiş gibi bakan gözleri yüzüne düşen perçemlerinin ardında kaybolmuştu. "Aynen öyle. Peki insanları nasıl delirtirlerdi? İç seslerini yükseltirler, zaten var olan birtakım özelliklerini abartılı seviyelere çıkartırlar, insanları katlanamayacakları ölçüde kendileri olmaya zorlarlardı."
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.