En büyük öğreti, açık yüreklilikle yaşamaktır.
Descartes'in şu cümlesi oldukça meşhurdur: "Düşünüyorum, o halde varım". Bu, Descartes'in şüphesidir. Descartes, önce her şeyden şüphe etmiş, sonra böyle demiştir. Fakat şüphe etmekte olduğum hususunda şüphe edemem. Öyleyse ben varım ki şüphe ediyorum, şu halde ben varım. Sonra da "düşünüyorum, o halde varım." cümlesiyle tanındı, ünlendi ve bütün öğreti veya doktrinini bu cümlesine dayalı olarak ispatlayıp geliştirdi. İkinci söz Gide'in sözüdür: "Hissediyorum, o halde varım". Üçüncü söz de Albert Camus'nun şu sözüdür: "Başkaldırıyorum, o halde varım". Bu daha doğrudur. Aslında "var" olmanın bu üç ölçütünden her biri doğrudur. O, düşünüyor; vardır ki düşünüyor. Duyumsayan, hisseden kimse vardır ki hissediyor. Başkaldıran kişi vardır ki başkaldırıyor, isyan ediyor. Fakat burada üç tane "imek" (var bulunmak) vardır. İnsana özgü olan en üstün var oluş, "başkaldırıyorum, o halde varım" dır.
Reklam
İnsanın ruhsal yanını yeniden düzeltici önerileri içeren bir öğreti sunulmalı. İnançsızlık, şu kadar megatonluk bir atom bombası altında insanlığın son bulacağı korkusundan daha çok korkutmalı bizi!
Sayfa 105Kitabı okudu
Hangi jenerasyona aitim ben, büyümüş de küçülmüş olmak gerçekten bir ihtimaldi ve ben onlardan mıydım? Yani demem o ki neden yaşıtlarımı anlamak bana zor geliyor, neden onlar için üzülüyorum? Çok bunaldım bu akşam, hiç de adetim değildir aslında ya bir televizyon açayım dedim. Bu nasıl bir öğreti örneğidir ki ? Lise çağında ve belki biraz daha büyük kızlar ve moda yarışları, yine aynı yaş gruplarındaki erkekler ve onların paralı gösteriş merakları. Sahte hayatlar, göze görünür ama içi boş hayaller... Ben kendi adıma üzülüyorum, beyinleri böylesi boş şeylerle yıkanmış insanlarla, bir gün olup da aynı masalarda oturacağım düşüncesi bile o kadar üzücü ki...
"Atatürk, siyasal gücü yalnızca kendi elinde toplamakla yetinmemişti. Aynı zamanda, dini ve geleneği, bir siyasal güç kaynağı olarak baskı altına almış ve toplumu bu açıdan yeni devrimlere hazırlamıştır. Bu yaklaşımdan dolayı, Atatürkçülük, dine karşı bir öğreti olarak damgalanmıştır. Oysa ki Atatürkçülüğün, bir siyasal güç kaynağı olma niteliğini almaktan başka, islam dini ile bir ilişkisi yoktur. Bu yaklaşım çağdaş bir kişiye çok olağan gelirse de, o günkü koşullar altında, islam dinine yapılan en büyük saldırılardan biri niteliğini taşıyordu. Çünkü islam dini, siyasal iktidarı da düzenleyen bir kurallar bütünü olarak doğmuştu. Ayrıca tüm Osmanlı İmparatorluğu ve onun geleneksel düzeni, islam dininin kurallarından çok etkilenmişti. İşte bu yaklaşımdan dolayı, Atatürkçülük, toplum içindeki yerini ve gücünü yitiren din adamlarının gözünde dinsiz bir öğreti niteliği kazandı."
Sayfa 111Kitabı okudu
1900-1905 yıllarından başlayarak, işçi ve köylüler arasındaki propaganda iki temel öğretinin sözcüleri tarafından yapıldı: Devletçi sosyalizm ve anarşizm. Devletçi sosyalizm propagandası, sıkı bir şekilde örgütlenmiş olan Bolşevikler, Menşevikler, Sosyalist Devrimciler ve benzeri demokratik parti ve gruplar tarafından yürütüldü. Anarşizm ise, bir
Sayfa 33
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.