Ruhunun ta derinliklerine gömülen, ama orada bile küllerin altındaki köz gibi hep canlı duran o özlem acısı, o yürek sızlatan hasret duygusu, kırlangıçlar uçup giderken uyanıvermişti birdenbire. Ve o anda, göğsünün üzerinde yeni bir güçle alev alev yanmaya başlamıştı.
Benim size sonsuz bir güvenim var. Sizi tanıyorum. Saçlarınızın kokusunu, sesinizi hiç duymamış olsam da gülüşünüzü tanırım. Gözlerinize güveniyorum. İyisiniz...
Çok tuhaftı doğrusu!
Bazen birden ciddileşir, işe dalar, bazen de o güne kadar görmediği şekilde neşeli olurdu. Şarkı söyler, güler, coşardı. Sonra birden, (...) sessizleşir, gözleri bir yerlere dalar giderdi.
Lise yıllarında milliyetçi bir edebiyat öğretmenimin özellikle sık sık bahsettiği yazar Cengiz Aytmatov. Belki milliyetçi dürtülerle bahsetmiş olduğuna inandığım için bu kadar öteledim okumayı. Şimdi kendimi hem öğretmenime hem de yazara haksızlık etmiş sayıyorum. Yazarın muhteşem bir dili var. Kitap son derece akıcı ve keyifle okunuyor.
Kitabın konusu kısaca İsabiekov adında bir adamın karısı Sabira ile ayrıldıklarını kızları Anara’ya anlatmaya çalışmasınıdır.