Özlem Mine Oğul

Reklam
“Ameli amel ile bilmek ve ilmi ilim ile ve sureti suret ile ve mânâ’yı da mânâ ile anlamak mümkündir. Mademki bu yolun yolcusu yoktur, bizim yolda ve amelde olduğumuzu nasıl bileceklerdir. Nihayet bu amel, namaz ve oruç değildir; ve bunlar amelin suretidir. Amel-i ma'nevi batındadır. Nihayet, devr-i Adem'den ta devr-i Mustafa (s.a.v.)e kadar, namaz ve oruç; bu sûretde değil idi; halbuki amel mevcud idi. Binaenaleyh bu suret, amel değildir. Amel insanda bir mâ'nâdır.”
“Mesela duvardan bir sada işitirsen, bilirsin ki duvardan değildir ; duvarı söyleten bir kimse vardır. İşte evliya da böyledirler; kable’l-mevt ölmüşler ve duvar hükmüne girmişlerdir; onlarda bir kıl ucu kadar varlık kalmamıştır.”

Reader Follow Recommendations

See All
"Nihayet ben Leyla'nın suretine muhabbet etmiyorum ve Leyla suret değildir. Benim elimde bir kadeh gibidir; ben o kadehten sarab içiyorum. Binaenaleyh ben ondan içtiğim şaraba aşıkım; halbuki sizin nazarınız kadehedir. Şaraptan âgâh değilsiniz. Eğer bana cevher ile murassa' zerrin kadeh getirseniz ve onun içinde sirke veya şarabın gayri bir şey olsa, o benim ne işime yarar! İçinde şarab bulunan, eski ve kırık bir kabak, benim indimde o kadehten ve onun gibi yüz kadehten daha a'lâdır.”
“Ashabımıza vasiyyet ederiz ki, ma'na arusları batında sizlere yüz gösterdiği ve esrar münkeşif oldugu vakit, sakın, sakın ağyara söylemeyiniz!…Ya'ni "Hikmeti ehlinin gayrine vermeyiniz, [hikmete] zulmetmiş olursunuz; ve ehlinden diriğ etmeyiniz, yine [hikmet ehline] zulmetmiş olursunuz."
Reklam
“Mecnun Leylaâ’nın aşkında o kadar müstağrak olmuş idi ki, Leylâ’nın gayrine bakmasi öldürücü bir kılıç idi. Nihayet başkalarında da göz, dudak, yanak ve burun vardı. Acaba onda ne görmüş idi ki onunla böyle olmuş idi?..“
“Eğer ağaçlar kış vaktinde yaprak ve meyve vermiyorlar ise, onların iş görmedikleri zannolunmasın; onlar daima meşguldür. Kış irad ve yaz masraf vaktidir. Masrafı herkes görür, iradı görmez.”
“Lügat itibariyle âlim âriften daha âlîdir; çünkü Huda'ya "âlim" derler, amma "ârif demek caiz değildir; ve ârîfin ma'nası odur ki, evvelce bilmez idi, fakat ba'dehû bildi. Bu ise Huda hakkında da layık değildir. Fakat örf i'tibarîyle ârîf efdaldir. Zira ârîf bir seyi delilden hariç olarak bilenden ibarettir. Âlemi müşahede ve muayene ile görmüştür. İşte örfen "ârif” buna derler.”
"Ey kulum, dua ve münâcât halinde senin hâcetini süratle kazâ eder idim. Fakat senin sesin ve münâcâtın bana hoş gelir. Onun için icâbette te'hir vaki' olur. Ta ki bana hoş gelen sadânı ve münâcâtını tekrir ve teksir edesin.
“Nitekim kış vaktinde soğuktan her bir kimse bir libasa ve bir kürke ve bir ocağa ve bir sıcak gâra iltica eder. İşte böylece cümle nebatat, ağaçlar ve otlar ve saire soğuğun zehrinden meyvesiz ve yapraksız kalıp, soğuğun zararı dokunmamak için ağaçlar onları içlerine çekerek gizlemiştir.”
Reklam
“Nitekim toprak yemeyi i'tiyad eden kimse, toprağa olan meylinin kendi tabiatından ve tabiatında memzuc olan bir illetten olduğunu bilmez.”
“Eğer din kardeşinde bir ayıp görürsen, o ayıp sendedir, halbuki onda görüyorsun. Âlem ayine gibidir, kendi nakşını onda görürsün; çünkü "Mümin müminin aynasıdır"buyrulmuştur. O aybı kendinden izale et! Zira incindiğin şey sendedir.”
368 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 53 days
Fihi Ma Fih
Fihi Ma FihMevlana Celaleddin-i Rumi
9.2/10 · 1,251 reads
Medine Müdafaası
Medine MüdafaasıMetin Hasırcı
0/10 · 2 reads
“Kafamızı derleyip toplamamız gerekirken evimiz derli toplu görünsün diye raflar satın alıyoruz. Dost sıcaklığının yerini tutsun diye kaşmir hırkalar giyiyoruz.”
496 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.