Phalenar

Gelecek Yakın
Doğa, cahili ve aptalı affetmez. Doğayla oy vererek başa çıkamazsınız. Doğayla ancak bilim başa çıkar. Bilimin bulguları da kaç kişinin o bulguyu yaptığı veya o bulguya inandığı ile değil, bulgunun doğanın gerçekleriyle ne kadar örtüştüğü ile ölçülür. Bir bulgu doğanın gerçekleriyle örtüşmüyorsa ona inananın sayısı ne olursa olsun, o bulgu
Reklam
Günahkar Azizler
Felâket, diyordu hocalarım, bu, aslında Demokrat Parti’den de önce Halk Partisi içerisinde halkın uyanmasından hoşnut olmayanlarca başlatıldı. Bunlar, ekmek elden su gölden tembel yaşamlarının tehlikede olduğunu gören sözde din adamları ve Anadolu ağalarıydı. Bunlar önce Halk Partisi içinde bir muhalefet yaratarak, örneğin, Hasan-Ali Yücel’in sürdürdüğü eğitim seferberliğini durdurmakla kalmayıp, geri çevirdiler. Daha sonra Demokrat Parti iktidara gelerek alenen din istismarına başladı. Verilen intiba Atatürk' ün Devrimleri’nin ve genel politikasının dine zarar verdiği yönündeydi. Demokrat Parti iktidarı bu çirkin ve pek korkunç iftirayı acımasızca istismar ederek Türkiye’yi büyük bir felâketin kenarına getirdi. Halbuki gerçek tam tersiydi. Atatürk dini de ele alarak, halkın dinini adam gibi öğrenmesinin temellerini atmıştı. Ezanın, yani namaza davetin, anlayacakları bir dilde okunması bu genel din aydınlanması politikasının bir parçasıydı. Demokrat Parti bu iyi niyetli adımı din düşmanlığı diye pazarlayarak halkı en feci bir şekilde aldatmıştı.
Nasıl ki, dine inananlar ile Marx’a inananlar arasında fark görmüyorsam, Marx’a tapanlarla, paraya tapan vahşî kapitalistler arasında da fark yoktur. Her iki grup da fayda kavramını insan yaşamının temeli yapmıştır. Halbuki bilim faydadan önce bilgiyi vurgular, zira bilgisiz insanlar fayda temin edeyim derken zarar verebilirler. Hem Marksizmin yarattığı felâketler hem de vahşi kapitalizm bu bilim dışı davranışların ürünüdür. Dolayısıyla teknolojinin bugün verdiği zarardan Marx tamamen sorumlu değildir, ama günah payı çok büyüktür.

Reader Follow Recommendations

See All
Justus von Liebig
başkanlık konuşmasında sert bir reddiye buldu. {4} Justus von Liebig, Sir Francis Bacon’un zır cahil ve sahtekâr bir politikacı {5} olduğunu belgeleyerek, bilimin onun dediği gibi yapılmadığını, bizzat Bacon'un yaptığı sanılan hiçbir deneyi yapmamış olduğunu anlattı. Von Liebig’in kendisi, özellikle teorik kimyanın tarıma uygulanması konusunda devrimler yapmış bir bilim adamıydı. Dolayısıyla kimse kendisini insanlığın ihtiyaçlarını dikkate almayarak fildişi kulesinde yaşayan bir bilim adamı olmakla itham edemezdi. Ama Justus von Liebig, bilimin sadece ve sadece bilim insanının merakını tatmin etmek için hipotetik-dedüktif yöntem kullanılarak yapılan bir iş olduğunu savunuyordu. Fayda, bilimin yalnızca bir yan ürünüydü ve bilimin bilim olması için gerekli değildi.
Sebep - Sonuç
Teorik bilim, buhar makinasının temel ilkelerini İskenderiyeli Heron'un (MS 10-70) çalışmaları sonucu daha İlk Çağ’da bildiği halde, teknoloji Thomas Newcomen’e kadar (yani 1710’a kadar) bunu yapmadı. Üstelik James Watt’a kadar da (yani 1776’ya kadar) sanayi, teorisi İlk Çağ’a uzanan bu âleti kullanamadı. Bunun tersi bir durum yüzen nesneler için varittir: İnsanlık sandal, gemi vs. gibi şeyleri Arşimet’in yüzme kuramını geliştirmesinden binlerce yıl öncesinden beri, bu kuram hakkında hiçbir şey bilmeden kullanıyordu. Teknoloji 19. Yüzyıl’a kadar kuramsal bilimden değil, ihtiyacın deneme-yanılma yöntemiyle tatmininden doğmuştur. Meselâ, İspanyol müteşebbisi Bartolome de Medina (1497-1585) tarafından Güney Amerika'da 1557 yılında geliştirilen cıva ile cevherden gümüş elde etmek (“beneflcio de patio” yani “veranda yöntemi”) sürecin kimyasal temellerinin anlaşılmasından yüzyıllar önce, deneme-yanılma yöntemiyle ve tamamen ticarî amaçlarla geliştirilmiştir. Bu keşif, Avrupa'yı dünyanın efendisi yapan ve Osmanlı İmparatorluğunun ekonomik çöküşünü başlatan, tarihin en önemli olaylarından biridir.
Reklam
Reklam
465 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.