118 syf.
·
3 günde
·
Beğendi
Gönüllerin Fethi
“Fatih’in ruhu ölmez, ebedî kalacaktır!”
Fatih’in ruhu, Fatihler'de ebedî kalacaktır! Sen merak etme Üstad…
Bir fetih yapıldı seneler evvel. Katman katman, ilmek ilmek bir fetih yapıldı. Kılıçla, kalkanla yapıldı fetih; kalemle, kitapla yapıldı fetih; dille, davetle yapıldı fetih; kanla, yaşla yapıldı fetih… Öyle bir fetih yapıldı ki, adı Büyük Fetih konuldu. Fethi yapan torunlarına miras bıraktı, fetihten feyiz almayı. Fethin sebebi iki dudak arasından çıkan sözlerdi. Efendimizin Hadislerinden cümlelerdi. Senelerce süren hazırlığın ardından, bir Büyük Fetih yapıldı. Fethi yapan atamız Fatih Sultan Mehmet, fetholunan İstanbul… Fetihten önce, Konstantiniye; fetihten sonra İslambul…
Fatih, fethi ilk kendinden yaptı. İnsan, insana hükmedecekse; önce kendini kontrol etmesini bilmeli. Bu kontrol öyle yapılmalı ki, eksik kalan zaaflı tarafı bulunmamalı. Altı dil bilecek, şiirden anlayacak, durmayıp yazacak, sanat bilecek, sanat yaptıracak; ilme, bilme önayak olacak, tek hamlesiyle bir insanı ortadan ikiye bölebilecek kadar kuvvetlenecek, hepsinden önemlisi devriyle sınırlı kalmayıp devrinden öte bir devirde yaşayacak kadar insan kendini bilmeli, geliştirmeli. Fatih böyle bir adamdı. Kendi devrinde resim haram olarak sayılırken İtalya’dan ressam getirtip kendi portresini çizdirebilecek kadar dini bilgiye sahip, Avrupalı tarihçilerin tanımıyla: Baştan aşağı zırhlı bir askeri tek kılıç darbesiyle ortadan ikiye bölebilecek kadar kuvvetli, hiç kimse tarafından bileği yere getirilemeyecek kadar çevik, şairlere şiir öğretecek kadar şiir bilen bir adam fatih. Bildiği dillere gelirsek, adam Türkçe dışında bildiği başka dillerde düşünüp felsefe yapabiliyor. Fethettiği topraklardaki yerli halkla konuşup onları ikna edebilecek kadar dile hâkim. Dil ve felsefe üzerinde durmak istiyorum. Burada felsefeden kasıt bir dilde sadece günlük konuşmaları yapıp geçmek değil aynı zamanda o dilde düşünebilmek. Bunun ne kadar muhteşem bir şey olduğunu kavramamız zor çünkü çoğumuz Türkçe dışında başka bir dilde düşünemiyoruz. Bu bizim suçumuz değil bence çünkü gerçekten büyük çalışmalar, okumalar, araştırmalar sonucu kazanılabilecek bir meziyet.
İnanıyorum ki Büyük Fethi yapan kişiyi biraz tanıdık. Elbet bizim yazdıklarım eksik. Okuduğumuz kadarını özetledik burada. Şimdi Büyük Fethe geçelim:
Büyük Fetih, gönüllerin fethidir. Malazgirt’ten Viyana kapılarına kadar yapılan tüm fetihlerde büyük fetih vardır. İstanbul’un fethi de elbet bu yüzdendir. Allah davasını farklı coğrafyalarda hâkim kılmak için yapılan her şey fetihtir elbet. Bu bir cami açmakta olabilir, bir kitap yazmakta olabilir, İstanbul gibi toprak fethetmekte olabilir.
“Büyük atamız Fatih’in bize bıraktığı mirası Konstantiniye’nin fethinden ibaret görmek onu anlamamaktır.”
Bu cümle bize her şeyi anlatıyor. Bir fetih var ama onu sadece kandan, kılıçtan ibaret saymak büyük saygısızlıktır. Allah davasıdır bu. Bu dava için her şeyden önce gönülleri kazanmak şarttır. Eğer öyle olmasaydı İstanbul’u fetheden Fatih, yerlilerinden arındırmaz mıydı?
Tabi her fetihte olduğu gibi İstanbul’un fethinden de bize miras kalan yapılar oldu. “Milliyetçiliğimizin bayrağı Fatih tarafından Ayasofya’ya çekildi.”
Mirasımız Ayasofya’dır elbet… Hakkın, hak olmayana karşı zaferini temsil eder Ayasofya! Sahip çıkmamanın hak olmayandan yana durmaktan ne farkı var?
“Nerede ilme, inkılâplara susamış nesiller?”
Hak için çalışacaksak önce ilim lazım, irfan lazım, din lazım, akıl lazım, aşk lazım, meşk lazım. Onlar bizi inkılâplara götürecektir elbet! Haktan olan, Fatih olmaya aday olandır. Devrin ihtiyaçlarını ancak devrin ilerisinden bakarak görebiliriz. İlerleme ancak okuyarak olur, sanatla olur, edebiyatla olur, şiirle olur.
İnsan, önce Fatih olacak kendini fethedecek; sonra âleme nizam verecek, Büyük Fethi gerçekleştirecek.
Büyük Fetih… Gönüllerin Fethi…