Kuzey Carolina'da benzin almak için Humble benzin istasyonuna girdim. Tuvaleti kullanmam gerekiyordu. İki kapı ama üç tabela vardı. Bir kapıda "ERKEKLER" yazıyordu, diğerinde "KADINLAR." Üçüncü yazı, direğe çakılmış tahta bir oka kazınmıştı. Benzin istasyonunun arkasındaki çalıları işaret ediyordu. "ZENCİLER" yazıyordu üzerinde. Merakımdan okun gösterdiği yöne gittim. Çalılar ve zehirli sarmaşıklar arasından aşağıya inen bir tür patikaydı. Çocuklarını tuvaletlerini yapmaya götüren anne ve babalar, bitkinin zehirli olduğunu anlıyorlar mıydı acaba? Anlamazlarsa, başları büyük belada demekti; çünkü 50'lerde çoğu çocuk şortla dolaşırdı ve sarmaşıklara değmeden o patikadan geçmeleri imkansızdı. Elbette çalıların arkasında, patikanın bittiği yerde herhangi bir tesis yoktu. Patikanın sonuna ulaştığımda ufak bir akıntı ve iki yakasına yerleştirilmiş betonlarla karşılaştım. Betonların üstüne bir tahta konulmuştu. (...) Eğer sizde 1958'in tozpembe olduğu izlenimini uyandıracak olursam lütfen zehirli sarmaşıklarla süslenmiş bu manzarayı ve akıntının üstündeki o tahta parçasını da hatırlayın.
Sayfa 275 - Altın KitaplarKitabı okudu
Ama tıpkı benim gibi, onun da en sevdiği masal, büyük savaşçı Rüstem'le rüzgâr kadar hızlı atı Rahş'ın öyküsü olan 'Rüstemle Sohrab' idi. Rüstem yiğit düşmanı Sohrab'ı savaşta ölümcül bir biçimde yaralar, ama onun uzun zaman önce yitirdiği oğlu olduğunu öğrenir. Üzüntüden kahrolan Rüstem oğlunun son sözlerini acıyla dinler. "Eğer sen gerçekten benim babamsan, kılıcını oğlunun kanıyla kirletmiş oldun. Ve bunu sırf inatçılığından yaptın. Yüreğini sevgiye döndürmeye çalıştım, sana yalvardım, çünkü sende annemden izler bulacağımı sandım. Ama yüreğine boşu boşuna seslenmişim; şimdiyse birbirimize kavuşmak için çok geç" "Bir daha oku, lütfen, Emir" derdi Hasan. Bazen de tam bu bölümde gözleri yaşarır, ben de her seferinde kimin için ağladığını merak ederdim; üstünü başını paralayan, başını küllere gömen acılı Rüstem için mi, yoksa son nefesini verirken bile babasının sevgisinin özlemiyle yanıp tutuşan Sohrab için mi? Ben şahsen, Rüstem'in yazgısını o kadar da trajik bulmuyordum. Sonuçta, bütün babalar içten içe oğullarını öldürme arsuzu beslemez miydi?
Sayfa 30
Reklam
Bak, bundan hoşlanmadım, Sinclair! Bir oku İncil'deki şu yeri, dilinde dolaştır, yokla tadını, bir yavanlık bulacaksın.(...) İlkin bir cani diye gösteriliyor adam, alçakça eylemlerde bulunuyor. Allah bilir daha ne haltlar karıştırıyor, derken elini eteğini çekiyor bu işten, ıslah oluşunu ve nedamet getirişini ağlamaklı şenliklerle kutlamaya kalkıyor. Mezarın iki adım gerisindeyken duyulan böylesine bir pişmanlık ne anlam taşır, söyler misin lütfen?
Gorki, lütfen Epiktetos ve Nietzsche oku :)
Kötü insanların musallat oldukları iyi insanlar mutsuzdur, kötüler ise daima mutlu ve iyilerden daha akıllıdır. Ama, eninde sonunda, hissedilmeyen bir şey kötü insanları yenmekte ve iyiler, mutlaka muzaffer olmaktadır.
Sayfa 192 - Yordam EdebiyatKitabı okudu
Ubeyde b. Hâris'in (ra) emrindeki birlik, Cuhfe tarafında Seniyyetülmerre'nin aşağısında sahil yolunu takip ederek Râbiğ vadisinde Ahyâ adıyla anılan suyun yanında konakladı ve burada Kureyş kervanıyla karşılaştı. İki yüz kişiden oluşan Kureyş kervanının başında Ebû Süfyân b. Harb bulunuyordu. Müşrikler Müslümanları korkutmak için ok atıp, kılıç gösterisi yaptılar ama Müslümanlar Efendimiz'den (sav) izin almadıkları için karşılık vermediler. Ama müşrikler onları öyle bir kışkırtmaya başladılar ki en sonunda Hz. Sa'd(ra) dayanamadı ve birliğin komutanı Ubeyde b. Hâris'in (ra) yanına giderek: "Ya Ubeyde, lütfen bana müsaade et! Onların ok atıp bizi kışkırttığı gibi ben de bir sefer ok atıp yanınıza geri döneyim." dedi. Ubeyde bin Haris(ra) biraz gönülsüz olsa da Sa'd b. Ebî Vakkâs (ra) onu ikna etti ve yanında bulunan yirmi oku alarak Mekkelilere biraz yaklaştı. Sa'd(ra) okları o kadar hızlı ve seri atmıştı ki müşrikler kendilerini büyük bir ok yağmurunun altında hissettiler. Hatta Müslümanlara takviye kuvvet geldiğini zannedip dağılmaya başladılar. O gün, Sa'd'a(ra) düşman tarafından atılan bir ok isabet etti. O ok, İslâm tarihinde savaş halinde bir Müslümana isabet eden ilk ok oldu.
Sayfa 33
Ayrıca anlar, lütfen kızlarımızı da,
"Oku, mesleğini eline al da, elin oğluna bakma kızım!.." mantığıyla büyütmeyin. Kızlarınızı, "Dilediğin zaman gel yavrum, ailen arkanda!.." sözleriyle, ayrılığa alıştırmayın. Söküğünü dikmekten, çorbasını pişirmekten âciz kızlar yetiştirmeyin. Gerçi, nerede beceriksiz, çorbasını ağzına götürmeyen âciz kız var, onlar daha kıymetli olur ya, o da işin ayrı bir sırrı... Siz o tarafa takılmayın.
Erkam yayınlarıKitabı okudu
Reklam
237 öğeden 191 ile 200 arasındakiler gösteriliyor.