Bu kitap hakkında hiçbir şey yazmadan geçemezdim. Bittiği için üzüldüğüm muazzam, kusursuz bir eser. Tolstoy'u, onun dünyasını tanıdığım kitap.
Bitirmesi uzun sürmüş olsa da, sindire sindire okuduğum için mutluyum. En sevdiğim kitaplar arasında yerini aldı. Kitabı okurken o hayatı yaşıyor insan, ondan ayrı düşünemiyor kendini. Hatta çoğu yerde kendini buluyor. Kitaptaki karakterler, özellikle Anna ve Levin ilk sayfadan son sayfaya kadar uzun bir süre benimle yaşadı. İnsanın kitap karakterlerini tanıyıp onlara alışması çok tuhaf. Onlarla düşünüp, ağlayıp, gülüp, onlarla aynı şeyleri hissetmek... Anna Karenina sizi tamamen alıp o döneme götürecek. Ve siz o dönemde aşka, topluma, aile yapısına, sosyete hayatına, sınıf farkına, dine olan bakış açısına, insanına ve insan psikolojisine şahitlik edeceksiniz.
Kitabın hikayesi illa ki duyulmuştur bir yerlerden. Okumayanlar Anna'nın kitabın sonunda öldüğünü bile bile okumaya başlarlar. Ben de onlardan biriydim. Anna'nın öleceğini biliyordum ama o kısmı okuduktan sonra birkaç dakika devam edemedim, bir yakınımı kaybetmişim gibi hissettim. Bu kadar etkileyeceğini beklemiyordum tabii ki. İyi ki okudum. Zamanında okudum, ne erkendi benim için ne de geç kaldım.
İncelememi o alıntıyla bitirmek istiyorum.
Kitabın ilk cümlesi, ( okuduğum en iyi giriş cümlesi) çoğu kişinin bir yerlerde görüp okuduğu o cümle: "Mutlu ailelerin hepsi birbirine benzer,mutsuz ailelerin ise her birinin kendine has mutsuzluğu vardır." kitabı bitirdikten sonra bu cümle çok daha anlamlı hale geliyor.