Birçok arkadaşımın okuduğu, incelemeler yaptığı, çok beğendiği, okumaya teşvik ettiği Hakan Günday kitaplarına Kinyas ve Kayra ile giriş yapmış bulunuyorum. Yazar hakkında bir bilgim olmadığı için yine önce yazardan başladım araştırmaya. Sonra kitaplarına kısa bir bakış attım; başladım Kinyas ve Kayra okumaya.
Farklı bir macera oldu benim için
İlk olarak, belirtmesem kendimi kötü hissedeceğim bir şeyi söyleyip incelemeye geçmek istiyorum. Burada var olan ve sanırım artık hep o şekilde basılan kitap kapağı ancak bu kadar kötü olabilirdi. Benim elimdeki bu kapak değil, zaten kitabın kapağı bu olsa tercih etmezdim kitabı. Çünkü bu kapak yeni hamile kalmış ya da hamile kalmak isteyen
"Etrafında pervane olan hayranlardan yoksun, büyük yalnızlığı içinde, bir görevin gereği olmadan seve seve sadakat gösteren bir kadına karşı bir delikanlının taparcasına beslediği romansı ve aynı zamanda sade aşkın hikâyesi" (Sayfa 247) Kısaca bahsetmek gerekirse romanımızın özü bu işte, hem de kendi yazarının ağzından. Yine de üzerine
GÖVDE GÖSTERİSİ
Bu incelemeyi (?) daha çok kitabı okuyan ve yarım bırakan arkadaşlar için yazıyorum. Sürprizbozan içerebilir demek istiyorum ama hangi sürprizi bozabiliriz ki diye diyemiyorum. Yani okumamak size kalmış. Bu kitap gibi, daha az kişiyi hedef alarak kaleme alıyorum.
En çok okuduğum ve bütün kitaplarını okuma arzusunda olduğum 2 yabancı yazardan biri Tolstoy. İtiraflarım kitabını 1880 yılında yazmış, 1884 yılında da yasaklanmış kitap. Din ve yaratıcıdan çok uzak olan Tolstoy'un ölüm ve hayatı sorgulayarak yaratıcıyı aradığı fikirlerini anlattığı kitap, yayınevlerine göre 70-90 sayfa arasında değişen oldukça kısa fakat anlamlı ve doyurucu bir kitap.
Kendi ruh dünyasını, akılla gerçeğe ulaşmaya çalışması neticesinde kendisini intihar fikrine kadar sürükleyen fikirlerinden kurtarmak için hayat amacını sorgulayan bir arayış kitabı. "Arayışımı bütün bilim dallarında sürdürdüm, ama aradığımı bulmak şöyle dursun, benim gibi, hayatın anlamını bilimde arayan hiç kimsenin de hiçbir şey bulamadığına ikna oldum. o insanlar hiçbir şey bulamamakla kalmadıkları gibi beni tam da ümitsizliğe sevk eden şeyin -yani hayatın anlamsızlığının- insanın herhangi bir şüpheye yer vermeksizin bilebileceği tek şey olduğunu açıkça da kabul etmişlerdi." ve "Tanrı’yı arayarak yaşadın mı, bir daha Tanrısız yaşayamazsın. Ve her zamankinden daha güçlü bir şekilde, içimdeki ve etrafımdaki her şey aydınlandı ve bu ışık beni bir daha terk etmedi. Böylelikle intihar etmekten kurtuldum.
…..O sahil Tanrı’ydı. Gitmem gereken o yön gelenekti; kürekler ise sahile doğru ilerleyebilmem ve Tanrı’yla bir olabilmem için bana verilen özgürlüktü. Böylece yaşama gücüm yenilenmişti ve ben de yeniden yaşamaya başlamıştım.." diyor Tolstoy. Bir yerde kitabın özeti bu iki cümle.
Paris ve Londra’da Beş Parasız roman türünde sayılsa da otobiyografik özellikler taşıyor. George Orwell’ın Paris ve Londra’da beş parasız kaldığı, kötü koşullarda, zaman zaman evsizlerle yaşadığı, günde on yedi saat çalışmak zorunda kaldığı günlerini anlatıyor.
Çocukluğumda maddi durumumuz pek iyi değildi. O günleri şimdi “Ne kadar zor günler