Gerçekte öğrenme edimi başkalarının yönetimine en az ihtiyaç duyulan bir insan etkinliğidir’ diyor yazar. ‘Herkes nasıl yaşayacağını okul dışında öğrenmektedir. Bizler bir öğretmenin müdahalesi olmaksızın konuşmayı, düşünmeyi, sevmeyi, hissetmeyi, oynamayı ve çalışmayı öğreniriz.’ Eğitim yaşam boyu süren planlanmamış bir süreci içermeli. Ve bunun yolu ne yazık ki okullardan geçmiyor. Yazar kitabı Amerikan eğitim sistemini kıstas alarak yazmış olsa da, ülkemizdeki eğitim sistemini düşününce, biz de okulların modern bir toplum ürettiğini iddia edemeyiz. Merak saikıyla dünyaya gelen ve okul öncesinde kendi iç dinamikleri ile zaten dünyayı tanımaya başlayan çocuklarımız okullarda merak duygularını tamamen yitirip, gerçek hayatta çoğu zaman ihtiyaç duymayacakları bilgileri yükleniyorlar. Diploma elde etmek amacı ile diplomalı öğretmenlere boyun eğiyorlar. Okullarımızda her bireyin ilgi alanlarının, meraklarının, yeteneklerinin ve mizaçlarının farklı olduğu yok sayılarak aynı muameleye ve bilgi bombardımanına maruz kalıyorlar. Sadece eğitim fabrikasının bir ürünü olan tüketicilerin bulunduğu ortamlarda mutlu olmak için akademik bir sürece dahil ediliyorlar. Yazar kendince okulsuz bir toplum hayali kurmuş ve yol göstermiş. Toplum olarak okulsuzlaşmak ütopik gibi görünse de , bireylerin farklılığını yok sayan eğitim sisteminin karşısında durmak ve çocuklarımızın heba olmasını engellemek mümkün.